Friday, March 19, 2010

Barış Manço

Barış MançoBarış Manço via last.fm

Barış Manço'yu ben çocukluğumda "Arkadaşım Eşşek" ve "Ayı" gibi şarkıları ile tanımıştım. Bu nedenle büyüyünce fazla sevememiştim kendisini müzikal anlamda. Ancak cahilliğime verin, son zamanlarda hiç dinlemediğim şarkılarını keşfettim. Neden bu tarz şarkı yapmayı kestiğini de anlayamadım doğrusu.
Bir tanesi İtalyanca ve İtalyanca'yı fazla vurguya kaçmadan aynen biz gibi telafuz etmesi beni çok etkiledi. O ağızlarına şamarı vuruverme isteği oluşturan ağdalı tonlamadan kaçınmış kendisi. Şarkının adı "
La casa della mamma tulipano". İtalyanlar'ın son yıllarda yaptığı pop-rock müzik birkaç örneği dışında pek hoşuma gitmiyor. İtalyan rock müziği başka bir yazının konusu olsun. Şimdi sizi bu şarkılarla başbaşa bırakayım. Ben gerçekten sevdim bu şarkıları...


Reblog this post [with Zemanta]






Friday, March 12, 2010

Ortak Yayın

Bir arkadaşım önderliğinde yeni şeyler yapmaya başladık. Arada sırada www.fikirfarki.com adresinde de yazıyor olacağım. Bu yazıları iki bloga da koyamıyorum çünkü google kopyacılık olarak değerlendiriyor aynı elden çıktığını anlayamadığı için. Zamanla hangi yazılar burada devam edecek, hangileri orada olacak oturacaktır.

Sizlerden de yazmak isteyen olursa şimdilik dışarıdan yazılar da kabul ediliyor.

Umarım beğenirsiniz!

Güzel Reklam




Heineken'in Italyanlar'ın duyguları ile oynadığı şaka...

Heineken İtaly Activation from Kreatif360 on Vimeo.

Sakınılan Göz

Bir vakitler Ahmadinejat ABD'de bir üniversitede konuşma yaparken bir öğrenci kendisine İran'daki eşcinsellerin durumu ile ilgili bir soru sormuştu. Ahmadinejat' ın cevabı İranlılar dahil herkesi şaşırtmıştı: "Bizde eşcinsel yoktur". Bizim de aileden sorumlu bakanımızdan geçen hafta içerisinde benzer bir çıkış geldi: "Eşcinsellik hastalıktır" dedi kendisi. Ben durumu tartışacak düzeyde bilgiye sahip olmadığım için Dünya Sağlık Örgütü'nün deklerasyonunu baz alıyorum. Ancak gördüm ki, bu bakanımızın ilk çıkışı da değilmiş. Daha önce de kendisi Viyana'da bir konferansta, bildiriye farklı aile formları ibaresi konmak istenmesi üzerine bunun eşcinsellerin evlat edinme hakkının önünü açabileceği gerekçesiyle şerh koyarak, "bu aile formları ülkeden ülkeye farkedebilir" yazdırmıştır.

Bu kısa girişten sonra, konuya geliyorum. Bu siteyi okuyan herkese bir sorum var. Sizce İtalya'daki en tanınan Türk kim? Eğer buraya şıkları koysam, büyük olasılıkla Fatih Terim, Okan Buruk, Emre Belözoğlu ve Efe Bal yazardım. Ama uzatmaya gerek yok, ben cevabı vereyim: Efe Bal. Kendisini şu an televizyon izleyen çoğu İtalyan tanımakta. Kendisi Milano'da yaşayan bir Türk transeksüel. Bir çok TV programında dans ederken, şarkı söylerken görülebilir (Bazıları youtube'de var). Bir TV röportajına bakılırsa İtalya'da da bazı ayrımcılıklarla karşılaşmış ve "burası Türkiye değil, Avrupa'nın ortasında bunlar nasıl olur?" demekte. Ayrıca ABD'de eğitim görmüş ve 4 dil konuşuyormuş. Maddi drumu oldukça iyiymiş. Paris ve Londra' ya da gidip gelmekteymiş.

Keşke bu durumdaki birisi için daha rahat bir ülkeyi seçseymiş ama bilemeyiz tabi hangi şartlarla buraya geldi. Malum Vatikan' ın İtalya'da bir etkisi mevcut ama bu İtalyanlar'ın olayı olduğu için fazla üzerinde durmuyorum.

Diyeceğim o ki, bakanımız ne kadar uğraşırsa uğraşsın bazı gerçekler değişmiyor. İtalya'daki en ünlü Türk bir transeksüel. Gerçeklerle yüzleşmek lazım.

Biraz rahat olmak lazım, unutmayalım ki sakınılan göze çöp kaçar...

Saturday, March 6, 2010

"Palermo, Juventus'u FIAT İşçileri İçin Yenecek"

Yüzlerce işçiyi garip bir statüde çalışmaya ve hatta işsiz bırakılmasına karşı yapılacak eylem hafızam beni yanıltmıyorsa 15 Aralık'da başladı. Bu süre içerisinde bir çok gelişme yaşandı. Yine maalesef tekme tokat dalmanın kibarcası (orantısız güç) kendisini ilk günlerde gösterdi. İşçiler bir çok anlaşılmaz iddia ile suçlandılar. Sonra aldığımız duyumlara göre 20 Şubat'da Ankara'nın göbeğinde, Türkiye'nin dört bir köşesinden gelen işçiler, öğrencilerle birlikte sabahladılar, sokakları şenlendirdiler. Bu sabahlayan ekibin sayısının 10 bini geçtiği söylenmekle beraber fazla da yaygara yapılmadı. Yunanistan olmanın önüne geçildi..

Bunca olay az sayıda sanatçıdan destek de gördü. Medya görmezden gel(e)medi ama her şeyi de duyurmadı. Sonuçta yargı bir karar aldı ve çadırlar kalktı. Beni bu aşamada en çok sevindiren olay takımım Galatasaray'ın ismini veremeyeceğim ünlü futbolcusunun attığı golden sonra, formasının altından çıkan "TEKEL işçilerine destek" sloganıyla görünmesi ve maçtan sonraki basın toplantısında da bu golü işçilere armağan ettiğini söylemesiydi.

İsmini veremiyorum çünkü bu futbolcu maalesef hiç olmadı. Hadi diyelim ki futbolcularımızın hepsi zengin ailelerden gelmiş olsun ve bu işçilerin yaşantılarını kendilerine uzak bulsunlar. Tepedeki CEO ve yöneticiler de mi düşünemiyor buradan çıkacak "marketing" ekmeğini? Bunu yapacak futbolcu hangi takımdan olursa olsun benim taktirimi toplardı. Örneğin ben çok kazma ve tribünlerle arası bozuk bir futbolcu olsam bunu kesinlikle yapardım. Ya da çok antipatik veya az taraftarlı bir takımın yöneticisi olsam bunu birisine yaptırırdım. Biliyorum biraz turistlere Che tişörtü satmak gibi ama en azından bu olsaydı diyorum. Maalesef olmadı, Türkiye'de. Ama olanı var, İtalya'da...

Futbolu seviyorum ama işin içine böyle şeyler karışınca daha da fazla seviyorum. Başlıktaki sözün sahibi Palermo'lu topçu Fabrizio Miccoli. Juventus futbol takımının en büyük hissedarı, aynı zamanda FIAT'ın patronu. Krizde düşen talepleri gerekçe göstererek 30 bin işçinin çıkarılmasına ve Sicilya'daki fabrikanın kapatılmasına karar verdi. Sendikalar ayaklandı ancak patron "Biz devlet değiliz" diyerek patronluğunu yaptı. Palermo'lu topçu 2 hafta önce maç öncesi şu demeci verdi: "Palermo, Juventus'u FIAT işçileri için yenecek. Bütün sezon hep kazanma azmimiz oldu ve şimdi de olacaktır. Fakat fabrika işçilerinin onlar için kazanmamızı istemelerinden sonra ekstra motivasyonumuz da olacak. Sahada bugün sonuç ne olursa olsun, her şeyimizi vereceğiz. Takım ve toplum olarak biz bu insanların komşularıyız ve bu çoluk-çocuk sahibi insalar fabrikada ömürlerini harcıyorlar". Adam yürekten söylemiş olmalı ki maçta golünü de attı, Palermo işçiler için 3 puanı kapıp gitti, adını en azından Güney İtalyanlar'ın zihnine kazıdı, efsane omaya bir adım daha yaklaştı.

İşbu nedenle, Erman Hoca'ya program yaptırmak veya yaptırmamak marka değeri katamaz ligimize...