Monday, October 25, 2010

Bir Canavar Yarattım

İş yerinde öğle yemeklerimizi kafa dengi arkadaşlarla çıkıp bir parkta yiyorduk, havalar da güzeldi. Aslında bu ekip 4 İtalyan ve benden oluşan samimi, çekirdek bir kadro idi. Gel zaman, git zaman samimiyet artınca çocuklar bana Türkiye ve Türkiye'nin kalıplaşmış bazı sorunları ile ilgili sorular sormaya başladılar. Ben de bildiğim kadarıyla anlatıyordum. Yalnız ne kadar tarafsız cevaplar verebiliyorum diye bir merak vardı içimde. Acaba diyordum, bazen çok iyimser veya çok gaz cevaplıyor olabilir miyim çocukların sorularını. Bir zaman sonra öğle yemekleri dışında da buluşmaya başladık. Amacım Türkiye'nin AB'ye girmesi yolunda birkaç gencin kafasını karıştırmak, çok süper bir ülke olduğumuza onları inandırmaktı. Ama bir canavar yarattığımı farkettim.

Geçen haftasonu çocuklardan birisi coşup bana aşağıdaki videoları yollamış internetten. Ne anlattıysam artık çocuklara, nasıl etkilediysem birer Türk milliyetçisi olmuşlar.

İlk video

"Grandissimo uomo e leader!!!!" başlıklı bir e-postayla geldi:




2. video: "Great Military Anathems" başlığıyla geldi:


3. Video "Great People of Turkey, Great Respect!!!!!!" başlığı altında geldi:


4. ve son video da "Great people" bağlığı ile yollanmış:


Bazılarının içeriği fazla sert geldiği için çocukları Yunanlılar düşmanımız değil şeklinde sakinleştirmek durumunda kaldım. Bi daha da etrafıma adam toplayıp soru da cevaplamak istemiyorum.

Kendilerine daha tarafsız bir bakış açısı olsun diye Ekonomist'in son sayısında çıkan Türkiye analizini önerdim. Online versiyonu kısa, basılı versiyonu 14 sayfa ve fena değil gibi...

Tuesday, October 19, 2010

Eğitim Şart

Nina SenicarImage by Giandomenico Ricci via FlickrYatılı lisede okurken birbirimize çok çılgın şakalar yaptığımız olmuştu. En sevdiklerim organize olanlardı, çok kişinin olan-biteni bildiği, sadece kurbanın bilmedikleri. Bazıları o kadar sofistike olurdu ki işin içine öğretmenlerimizi bile katardık. Hey gidi günler hey...Etrafınızdaki herkes bir şeye inanırsa ve size onun doğru olduğunu hissettirirse olan-bitene inanmamanız mümkün olabilir mi? Ya da en azından olanlara karşı çıkacak cesaret kaçımızda vardır?

ODTU'de yapılmış güzel bir örneği vardır. 4 kişilik odaya okulu yeni kazanan bir kurban gelir. Görür ki kendisine tahsis edilen yatağın başucunda bir fotoğraf, üzerinde çiçekler. Çocuk biraz da baskıdan olsa gerek durumu kabullenir. Odadaki daha kıdemli 3 kişi yatağın başına arasıra gelerek dua edip giderler. Çocuğa kötü davranırlar. Bu rutin 3-4 gün sürdülür. Kurban dayanamaz ve diğer 3'lüden birisine sorar: "Bu kim?, neden böyle davranıyorsunuz?" Cevap: "Senden önceki oda arkadaşımızdı, hayatını kaybetti. Senin onun yerini almanı sindiremiyoruz". Beşinci gün herkes yatıp ortalık karardıktan sonra fotoğraftaki kişi çıkagelir. Kurbanı sarsarak uyandırır ve der ki: "Kalk len, orası benim yatağım"...Kurban böğürerek ağlar, koşarak kaçar. Sonradan kurbanın gönlü alınır, titremesi geçirilir, arkadaş olunur.

Bu tarz şakalar anladığım kadarıyla Avrupa'da da yaygın ve yapılıyor. Ancak malzeme farklı tabi ki...Örneğin Milano bir moda kenti. Ne oluyor moda kenti olunca? etrafta defileler, alışverişe gelen kitleler, moda showları oluyor tabi ki ama bizim gibi insanların o moda showlarına ve vitrinlere erişimi pek yok. Ben Milan'ın moda şehri olduğunu en çok buraya bir ajansta tutunabilir miyim diye gelmiş zayıf ama uzun boylu, çoğu Doğu Avrupa kökenli kızları metroda görünce anlıyorum. Sayıları hiç azımsanmayacak kadar fazla, Allah yollarını açık etsin...Malzeme bu olunca şakalar da başka oluyor.

Bocconi Üniversitesi'nin yurtlarından gelecek sıradaki hikaye. Bocconi İtalya'nın en iyi "business" okulu. Monoco prensinden tutun, Armani'nin oğluna, DolceGabana'nın kızına, Pirelli'nin varisine kadar bir çok taşaklı arkadaşın yanısıra mankenlik camiasının ünlü isimlerini de mezun etmiş veya barındıran bir okul. Malzemenin zenginliğine bakın, kendisinin adı Nina Senicar. Bir Sırp güzeli ama Berlusconi'nin göçmen politikası sonucu İtalyan vatandaşlığı da almış. Kendisinin şakalara konu olduğu yıllar henüz ilk çekimlerini yaptığı, selebriti olmadığı, okuyup aynı zamanda yurtta kaldığı yıllar. Yurda arkadaşını ilk kez ziyarete giden Marco telefon açıp oda numarasını sorar ve duyduğu numaraya arkadaşının odasıymışçasına gider. Bu arada arkadaş da Nina'dan şaka yapmasını rica eder. Çocuk odaya gittiğinde Nina kapıyı iç çamaşırlarıyla açar. Bu şaka defalarca ve birçok kişiye yapılmış... Bi de bizim ODTÜ şakasına bak...Gerçi ikisi de ölüyü diriltiyor, inanmayan hemen alttaki videoyu izlesin.


Enhanced by Zemanta



Chiambretti Night sexy Nina Senicar si spoglia
Caricato da tvgratisnet. - Scalda l'ambiente con altri video sexy.

Giriş paragrafında da bahsettiğim gibi insanlar bazı durumlarda "Hadi canım, bu kadar da saflık olmaz" denilecek durumlarda bile çok garip şeylere çevrelerindeki herkes öyle söylediği için, herkes aynı şeyi telkin ettiği için kolaylıkla inanıyorlar. Mesela bir uç örnek vereyim biz zamanında bir arkadaşımızı boxer don giyince şap yalaması gerektiğine ikna etmiştik. Herkes aynı şeyi söyleyince, o söylenen şey doğru oluveriyor...İnanmazsan Hitler'e bak. Bir ulus peşinden gitmiş adamın.

Bu hadise aşağıdaki videoları izleyince aklıma geldi. Richard Dawkins'in İngiliz eğitim sisteminde din müfredatı da okutulan okulların bilimselliğe nasıl kapalı hale geldiklerini araştırdığı belgeseli. Bütün ana akım dinler belgeselin konusu ama benim dikkatimi en çok müslüman okuldaki çocuklar çekti. Bir konuda da sevinmedim diyemem, din anlamında anlatılanlar ve bilimi dinle açıklama konusunda İngiliz bebelerden hiç bir eksiğim kalmadan eğitilmişim. Çocuklar da aynı benim gibi suların hiç karışmama hadisesini, maymundan gelindiyse maymunun neden yok olmadığı argümanlarını duymuşlar. Bilimsel eğitim alsalar bile din eğitiminin özgür düşünme yetilerini nasıl etkilediği belgeselde çok açık görülebiliyor.

Belgeseli 4 bölüm halinde ekliyorum ama youtube açamayanlar belgeseli indirebilirler veya bir kısmını altyazılı olarak facebooktan görebilirler. Çok uzun da değil...









Şimdi burdan bizim cemaat okullarına da girsem mi acaba ama ne alakası var...

Friday, October 15, 2010

Oxford Bizi Konuşuyor...

Dawkins at the University of Texas at Austin.Image via WikipediaOlaylara dışarıdan bakan bir gözün, olayların içerisinde çırpınanlara göre durumu nasıl da apaçık ortaya koyabildiğinin güzel bir örneğiyle karşılaştım. Richard Dawkins bir panelde bizden bahsediyor, resmimizi çekiyor ve elimize veriyor (çektiği resmi). Bazen Türkiye hakkında olmam gerekenden daha olumlu düşündüğümü farkediyorum. Aslında belki olumsuz olmaya da gerek yok ama zamana ihtiyacımız var diyelim. O kadar zaman sonra da biz olacak mıyız bilmiyorum bu fani dünyada. Yani batının bugünkü normlarında bilimselliğe, akılcılığa, analitikliğe ve ancak bunların sonucu varılacak demokrasiye ulaştığımızı sanırım ben göremeyeceğim.

İnternette her şey yasak. Bir yere kadar insan sineye de çekiyor. Google vergi vermediği için youtube ve bazı google uygulamaları kapandı falan denilince veya hakaret içeren videolar var denilince. Ama şimdi bu Richard Dawkins'in sitesi nasıl kapanmıştı ben anlamadım. Adamın geçmişine bak. Bütün argümanları da bilimsel. Richard Dawkins çıkıp alanı dışında argüman öne sürse icabında kendisine "bi git hoca" deriz ama adamın işi gücü de devamlı biyoloji. Yani burası kapanırken neler oldu anlamamıştım bugün de nasıl açıldı yine anlamadım, makalesi nasıl yasaklanmış onu da anlamadım (hoş kendisine de açıklanmamış). Ama bilim eğer tez-antitezle ilerliyorsa, antitezler yasaklandığında tezler geçerli kılınır mı? Neyse, yine de aşağıdaki videolarda söylediklerini yazıya döktüğü Türk bayraklı kısmı kaldımış, bir nebze rahatladım. Çünkü konuşmayı ve bu konudaki bir makaleyi okuyanın bizdeki eğitim seviyesi hakkında genel bir kuşkusu doğuyor olabilir. Sonra ben Türkiye'de iyi mühendislik eğitimi aldım dediğimizde adam bu konuşmayı referans alırsa bize "suyun kaldırdığına inanıyor musun?" diye sorar...

Ben bu blogda tabi ki olayın ne dini ne de bilimsel boyutuna girmeyeceğim. Ama akılcılıkta yerlerde süründüğümüz aşikar. Şu dindarlığıyla ün salmış İtalya'nın orta yerindeki Papa bile artık evrimi kabul ettiğini dillendirdi ki kurumu yıllarca bilime bulaşanı yakmıştı. Biz de artık biraz yol alsak.

Lafı kısa keseyim, Richard Dawkins aslında aşağıdaki videolarda "Biz 3 günde çıkarırdık"ın fotoğrafını çekiyor. Batıya bok atmak kolayımıza geliyor ama Kraliyet bilim kurulundan bir adam "çocuklar din konusunda özgür bırakılmalı" dediği için bilim kurulundan istifa etmiş (ettirilmiş), bizde "3 günde çıkarırdık"tan hala ses yok. Fark 200 yıl mı desem, 300 mü...

Dawkins hocama da bir tavsiye, bu doğu coğrafyasıyla uğraşmayı bıraksın. Biz yeri gelir evrime ihtiyaç duyarsak 3 günde onu da yaparız icabında. İcraatın içinden geliyoruz ne de olsa...



Richard Dawkins Harun Yahya Sacmaliklarini Cevapliyor (1/4)
Caricato da kara_kedi. - Scopri altri video hi-tech


Richard Dawkins Harun Yahya Sacmaliklarini Cevapliyor (2/4)
Caricato da kara_kedi. - Recensioni Hi-Tech e documentari


Richard Dawkins Harun Yahya Sacmaliklarini Cevapliyor (3/4)
Caricato da kara_kedi. - Scopri altri video hi-tech


Richard Dawkins Harun Yahya Sacmaliklarini Cevapliyor (4/4)
Caricato da kara_kedi. - Scopri altri video hi-tech
Enhanced by Zemanta

Monday, October 11, 2010

İstanbul'un Köpekleri


Çok enteresan bir konu, değişik de bir film barındırıyor içerisinde...

Programın linki

Ardında güzel sosyolojik tespitler var, bir de Batı'nın ikiyüzlülüğü...

Thursday, October 7, 2010

Sahte vs Gerçek


Blogum nasıl daha fazla okunur diye sağa sola sorarken çoğu kişiden blogumda daha fazla cinselliğe yer vermemin işe yarayacağı yönünde yorumlar alıyordum. Tabi ki bu blog +18 değil. Ne yapsam etsem derken bugün "erkek silikonlu memeyle doğal olanı ayırt edemez" adlı habere rastladım. Bunu konu edinmeye karar verdim. Doktor tabi ki ekmek yediği hususta "hemen anlaşılır" diyemez. Ama Google'da yaptığım aramalarda Türk erkeklerinin bu konuya çalışmada kaynak sıkıntısı çekebileceğini farkedip, literatüre katkım olsun istedim. Şöyle ki:
how to differentiate fake boops?
silikonlu göğüs nasıl ayırt edilir?
sorularımızı Google'da arattığımızda yerli kaynak sıkıntısı hemen göze çarpıyor. Hatta Türkçe aramada ilk çıkan başlık "burun ameliyatı" konusunda. Buradan bakınca doktorumuzun haklı olabileceği akla geliyor. Ülkemizde kaynak sıkıntısına bağlı olarak bu konuda açık var. Gerçi onca cinsel-seksüel sıkıntı arasında bu konu ne derece önemlidir bilemem ama gençlerimize kaynak sunmamız lazım.

Şimdi yazarken aklıma şu da geldi aslında; göğüs ameliyatlı olsa ne olur, olmasa ne olur? Sonuçta burun gibi değil. Burnumuzu her gün yüzlerce kişi görüyor, oysa göğüsler bizim gibi orta paraleldeki ülkelerde iklim nedeniyle 8 ay nadasa bırakılıyor. İşti-güçtü-sosyal baskı derken bu nadas süresi neredeyse 1 hafta yaz tatili hariç bütün seneye yayılıyor. O nedenle bence doktorların "Türk erkeği silikonu ayırt edemez" tezinin temeli de burada yatıyor. Koyun postu gibi kazağın altında ayırt edilemez tabi ki...Mesela Suudi bir doktor: "Silikonlu göğüsü ayırt eden ölür" dese, hangimiz hayır diyebiliriz ki buna, bence de ölür. O coğrafyalar sıcak olmasına rağmen nadasa bırakma bir ömür sürüyor adeta. Hatta buna nadas da demeyelim, atıl durumda kalmak diyelim. Temeli atılıp, hiç elektrik üretemeyen barajlar gibi...Batılı literatürde konuya daha çok yer ayrılmasının nedenini burada aramak lazım gibi. Sonuçta dekolte çok daha yaygın. "Avrupa 'da kızlar teklif ediyor" tadında yeni bir mit yaratmayayım ama gerçekleri de saklamanın tıbba bir faydası yok. Sonuçta Avrupa kadını daha dişi ve bu dişilik daha uzun yıllara yayılıyor. Bizde belli bir yaşa kadar yasaklar var zaten, sonra da evlendin, çocuk yaptın, kendini onlara adadın, dişilik bitiyor. Ben sokakta yürürken bazen kadınımızı görüyorum da etek veya başörtüsü olmasa erkek sanacağım tipler oluyor. Suçlu erkekler mi kadınlar mı başkası tartışsın ama bir noktada gerçekçi olmak lazım, "göğüs ameliyatı anlaşılır mı?"dan çok önce çözeceğimiz büyük sıkıntılarımız var. Mesela bekaret. Ama dert etmeyin çözülmüşü var ve artık Türkiye'de: Yapay kızlık zarı.

Üstün japon teknolojisinin bir ürünü ve satıldığı müslüman ülkelerde patlama yapıyor. Sitenin yalancısıyım ama Mısır'da 2006-2008 arası prezervatif kadar çok satılmış bu ürün. Sitenin içeriği de pek bi eğlenceli, sıkılmadan okunabilir. Sitenin müşteri yorumları bölümü okunursa ürünün nasıl bir seviç yarattığı, yeri geldiğinde hayat kurtardığı "Kan var mı kan, önemli olan kan" tarzı yorumlardan anlaşılabilir. Japon fantazi olsun diye yapmış ama burda hayat kurtarıyor...Ticarete atılmak isteyen varsa bir tiyo olsun benden, bu ürün satılır. Yakında Türk doktorlarının : "Yapay kızlık zarı ayırt edilebilir mi?" açıklamalarını beklemekteyim. O zaman tekrar yazarız ama şu aşamada diyeceğim son söz; gereklilik durumları hariç (kanser vb) göğüse silikon taktırma ameliyatı ülkemiz koşullarında pek işlevli değildir. Sonuçta aynı yatırım burna veya gıdıdan yağ aldırmaya yapılsa daha randımanlı olur. İnsanların dikkatini 11 ay nadasa bırakılan bir nokadan çekmek, suratın ortasındaki bir organla çekmekten daha zordur. Sen önce bi dikkat çek, iş o raddeye gelirse bir daha düşünürsün.

Doktorların bu iddiasına karşı bilimsel araştırma yapmak boynumuzun borcu. Şimdi öncelikle eğitim videolarını izleyip ardından aşağıda linkini vereceğim fake-real (yapılmış-gerçek) testini yapınız ve seviyenizi görünüz. İnsan ancak nerde olduğunu bilirse kendini geliştirebilir. Şimdiden uyarayım test materyali çıplak kadın göğsü ihtiva eder. Türk örfüne ve Türk erkeğinin sosyal çevresine uygun test de hazırlanırsa buraya koyarız. Bu arada test sonuçlarını yorum olarak bekliyorum.

Gözler numaratörde, bakalım blog yapay kızlık zarı ve silikon meme içeriğiyle beklenen patlamayı yapacak mı? En azından bu başlık aratıldığında uzman görüşü almak iseyenler bloguma girip bi bakacak...Hayal kırıklığına uğrayan olursa üzgünüm, kabul edeyim pek bilimsel olmadı, bodur kaldı...

Fake-Real Testi