Bütün kış yazın gelişini bekledim. Yaz benim mevsimimidir. Kışlar benim için çok zordur, adeta ölürüm, benzinsiz kalırım. Mayıs ayıyla birlikte dışarıda fink atmaya başlar, özgürlüğümü ilan ederim. Özellikle de o yaz geceleri yok mu? Mutluluktan coşarım o sokak senin bu sokak benim. Evim neresidir, yurdum neresidir belli değil. Nerede çıplak bir beden bulsam oraya gider, sabahlarım. Durmadan içerim sabahlara kadar. Benim için bu zevk-i sefa alemi güneşle biter. Güneşten ne kadar nefret etsem azdır. Bütün zevklerim onunla son bulur.
Yaz ne güzeldir değil mi? İnsanlar balkonlara, insanlar sokaklara çıkarlar. İnsanlar dekolte giyerler. Şortlara, kısa eteklere bayılırım. Bana göre ne kadar az elbise, o kadar çok eğlence. Sarışın, esmer, kumral farketmez, hepsini severim...Hatta o kadar açım ki kadın veya erkek de farketmez. Çoğu zaman da bir kişi ile yetinmem., yetinemem. Ne yapalım, yaratılışımda var...
En çok da elleri ve ayakları severim. Zayıf, şişman, dolgun, sıska, bakımlı, bakımsız, ojeli, ojesiz farketmez. Ezelden böyleydim. Tarantino filmi izleyip, modadır diye de olmadı bizimkisi, içgüdüsel. Çok sefer bir kişiye birden çok arkadaşla da gitmişliğimiz vardır. Aklım fikrim bu insan bedenlerinde benim. Başka bir şey düşünmem gerçekten. Ne sanat bilirim, ne edebiyat. İlgimi de çekmez zaten. Çoğu kişi beni bu yönümle horgörse de, uzak durmaya çalışsa da ben yine bir yolunu bulur onlara yaklaşırım. İstediğimi elde ederim genelde. Muhakkak bir bacak, bir baldır,bir kalça,bir göğüs bulurum kendime.
Siz de takdir edersiniz ki bu hayatın riskleri de var. Öncelikle hastalıklardan çok korkuyorum. Bizim hayatımız risk arkadaşım ama “Atın ölümü, arpadan olsun”. İnsanlar bazen korunmak için bazı ilaçlar, sıvılar kullanmayı tercih ediyorlar. Çok bozuluyorum. Bütün arzumu alıp götürüyor. Keşke ben de her gece tek kişiyle olabilsem ama uğraşmak zor tek kişinin kahrıyla. Bir diğer korktuğum hadise de yanlış anlaşılmak. Herkes bir değil tabiki. Bazen çok agresif tepkilerle de karşılaşıyorum. Tokatlayanın haddi hesabı yok. Öldürmeye çalışan bile oluyor. Hatta yakın bir kaç arkadaşım bu yolda telef oldu. Suç sadece onların da değil. Kimse onlara “Yapmayın, yolunuz yol değil” demedi ki! Görenler anlattı, olay şöyle oluyor; bizimki birisine gönlünü kaptırıyor. Olayın heyecanıyla havalarda uçuyor, şarkılar söylüyor. Tam yaklaşacak, suratına yumruğu yiyor. Zavallı vuruşun etkisiyle kafasını duvara çarpıyor. Oracıkta ölüyor. Duvara da kan sıçrıyor. Bizim arkadaşlar da orada ama alayı tırsık. Kimse sesini çıkaramıyor. Mantık basit bizim çocuklarda: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”. Böyle de kaypak bir çevrede büyüdüm işte. Başımıza bir şey gelse arkamızdan ağlayanımız olmaz. Bir tek şu yetimlerime üzülürüm. Biraz da onlar için çekiyorum zaten bu hayatı. Babaları olacak o uğursuz, sabah akşam meyvelerden şeker emer durur.
Ne olsun çocuklar aç mı kalsın, büyümeleri için kan lazım. Kan için ten lazım, ten için insan ve çıplaklık. Sapık değilim dostlar. Yuvayı yapan dişi sivrisineğim. Tüm insanalara sesleniyorum “İlaçlama yapmayın!”. Çoluk çocuk aç açıkta kan bekliyor!!!