Bir süredir yazı yazma sıklığım artsa da kendimi www.fikirfarki.com girişimine kanalize etmem nedeniyle kişisel bloguma fazla vakit ayıramadım. Orası biraz daha resmi bir ortam olduğu için buradaki gibi hayal kurmak, hikaye aktarmak pek mümkün olmuyor ve haliyle insan bunu da özlüyor. Zamanında buraya da Venedik yazısı yazmıştım, geçenlerde oraya da bir Venedik yazdım ama fark dudak uçuklatıcı oldu. Bir de istiyorum ki insanlar okuduğunda düşünceleri değişsin ya da en azından kafalarında soru işaretleri oluşsun ama bu bir hayal sanırım. Elbette bu gözle okuyanlar oluyordur ama aldığım bazı feedback'ler (geri besleme) insanların kaynak bilimsel de olsa pek sallamadığını gösteriyor. Ben sanırım eğitim hayatımdan kaynaklanan bir refleksle olaylara çok basit bakıyorum. Örneğin doktorlar eşcinsellik hastalık değildir dediyse, onu öylece kabul etmekte sakınca görmüyorum, bunun aksini söyleyen bakanın istifa etmesini istiyorum. Dünyanın her bölgesinden doktorlar yıllarca tartışmış, makaleler, konferanslar ve sonuç. Şimdi durduk yere "Aynısı kaynımda da var" demeye ne gerek var? Ya da mesela, Venedik kriterleri denen hadise bir konuda kaynak gösteriliyorsa onun içerisindeki başka maddeler sırf fikirleri desteklemiyor diye görmezden gelinebilir mi? Falan, falan...
Ancak bu bilimsellik konusunda eksiklerimiz var sanırım. Geçen gün bir Fransız, bir Alman Richard Dawkins'in sitesindeki Türk bayrağını görüp gelmişler. Daha gelişlerinden anladım dürzülerin, bana sataşacaklar. Onlar vurmadan vurayım mantığıyla: "Ne oldu, Alsas-Loren'i mi çözdünüz?" dedim samimiyetimize sığınarak. Sallamadan, konuya girdiler; sitenin Türkiye'de yasaklı olduğunu çakmışlar. Adam (Oxford'da hoca) sitesi Türkiye'de yasaklanınca oraya bayrağımızı koymuş vermiş veriştirmiş haklı olarak. Bu benim arkadaşlar da ortaokulda bile okumuşlar evrimi. Biz hala arada tartışıyoruz ama Avrupa'da "Evrim kesin var mı hacı?" diye sorunca çocuklara, onlarda "Dünya kesin yuvarlak mı hacı?" sorusuyla aynı etkiyi bırakıyor. Bana az biraz 3. dünya muamelesi yaptılar iki dakikada, bayrağı çakmışsınız yine arkadaş diye..."Ama aratür bulunamadı, maymun var hala, hani evrimleşmişti bu?, sizin atanız maymun olabilir ama benimki değil" argümanlarımla püskürttüm gençleri. Arkalarına bile bakamadan tıs tıs gittiler.
Bu bebeler de ara sıra konu ciddileşince hep üzerime geliyorlar, arkadaş dedik, bağrımıza bastık, ellerinden tutup piknikte çöp-şiş bile yedirdik gerektiğinde ama batılı işte, lafını esirgemiyor ama hakaret de etmiyor. Etse küfür etmeye mazaret olacak, o imkan da verilmiyor. İyi oldular mı çok iyiler de ah bu bitmek tükenmek bilmeyen soru sorma istekleri beni yoruyor. Daha evvelden de soykırım konusunda beni sıkıştırmışlardı. O zaman dedim ki: " Bırakın bunu bilim adamları tartışsın, meclilerde olmaz bu işler". Bu argümanım sağlamdı ama işimize gelince bilimsellikten dem vurup işimize gelmeyince "boş ver hacı sen o işleri" demek ne kadar inandırıcıdır gözlerinde henüz çözemedim. Çünkü bu Alman milletine her şeyi yap ama asla pozitif bilimine sövme adamın. Yakında yine gelirler de anlarız vaziyeti, zaten piknik mevsimi de yaklaşıyor. Elleri mahkum arıyacaklar çünkü geçen yıl piknikte hangi baharatları eklediğimi söylemedim yemeklere, o gün bu gündür peşimdeler. Hatta çöp-şiş yedircem vaadiyle bunlara saatlerce mangal yellettim gıkları çıkmadı. O zaman sorsunlar da Darwin'i göreyim...
Bu arada bir şey daha gözlemledim; yine bu Fransız veya İtalyanlar konu hukuk, tıp olunca az buçuk muhabbete giriyor da İngilizler ve Amerikalılar hiç konuşmuyorlar, sus pus oturuyorlar. Başta anlamamıştım da artık jeton düştü. Bütün terimler Latince orjinli olduğu içinmiş. İngilizler resmen İngilizce bile konuşulsa ortamda bir Fransız bir İtalyan kadar yorum yapamıyor. Mesela "dermatology" diyorsun. Kelime İngilizce ama Latince "dermetologia" kelimesinden geldiğinden adam bakıyor böm böm. Tabi ki Saksonlar da son 100 yılın hakimi. Italyan da "internet" diyor, "TV" diyor sıka sıka. Bu da masada gerilim yaratıyor. Benim tuzum iki yönden kuru. Birincisi zaten maalesef Türkçe ne tıp ne hukuk ne de teknoloji alanına kelime veren bir dil değil. Adamlara da her muhabbette "Binom açılımı değil o, Ömer Hayyam açılımı" geyiği yapmak istemiyorum. İkincisi de konu hukuk da olsa tıp da ben konuşacak bir şeyler buluyorum arkadaş. Sonuçta hangimiz kira kontratımızı alıp avukatımıza okutuyoruz veya öksürünce doktora görünüyoruz ki!...Bana Latinlerle-Anglosaksonlar'ın açık ve seçik olmayan bu gerilimini izlemek keyif veriyor.
"Zenginin malı, züğürdün çenesini yorarmış" derler ya, ben de batılıların bilim kavgası ne kadar eğlenceli diye oturdum blog yazdım. Halbuki bize denmişti "En hakiki mürşid ilimdir, fendir" diye ama anlaşılan pek ciddiye almamışız. Yine gidiyoruz burnumuzun dikine...