Sevgili Dostlar,
Soğuklarda hayatta kalma derdinden yazmayı unuttuk. Dünyanın çivisi ahlaken çıktı mı bilmem ama iklimen çıktı-çıkacak gibi. Havalar soğuyunca beni bir açlık korkusu aldı. Zaten yediğimiz patates Deutschland'da. Bizim Türk mühendislere ağladım canım sucuk istiyor diye. Sağolsunlar, bir kangal sucuk almışlar. İnsan dolabında sucuk olduğunu bildiği zaman hayattan korkmuyor. Sabah uyansa da, akşam işten geç gelse de, ekmek arası yapması gerekse de, ansizin bombardiman başlasa da...Hızlı, her derde deva, her daim güzel gıda. Sanmayın sucuk satan yer yok etrafta. O sıkıntı İtalya'da kaldı şükürler olsun. İlla ki memleketten arkadaş sucuk getırecek veya uzak bir Türk bakkala giden bulunacaktı. Sucuğu olanın davranışları değişecek falan. Ne zor zamanlardı. Mesela memleketten sucuk gelen Türkü bakışından tanırdın. Uzaktan gözlemleyince neşeli, coşkulu ama yanına gidip "nasılsın?" diye sorunca yerlere bakmalar, evine gideriz diye korkmalar. Almanya balon gurbet. Her şey var. İşte şimdi de zaman yok. Ben işten çıkınca adam kapatmış oluyor. Velhasılkelam, madem sucuğum var, yazayım dedim.
Bi de şu haberi izledim. Adamın hayatından bir sene yok yere gitmiş. Uzak bir hikaye mi? Bana hiç uzak gelmedi. Zamanında ben de alakam olmayan bir suç yüzünden ifade vermiştim. Hatırlamak bile istemediğim bir haftaydı ama çok şükür organize suçlar bürosu beni almadan ben gidip yerel bir karakolda ifade vererek atlattım. Hiç alakanız olmayan bir olayla ilgili sorgulanmak korkunç bir duygu. Bu haberdeki gibi sonuçlanmadığı için çok çok mutluyum. Hayat ülkemizde garip. Her şey ol ama talihsiz olma bizim ülkede...
Hatırlamak bile istemedim şimdi bu anımı. Geçeyim.
Neden Almanya'ya yarım balon gurbet dediğime gelince, market rafında Yeni Rakı ve ayran bulunan yere ben gurbet demem de ondan. Geçen 40 yılda buradaki Türkler gurbetin fiziksel yanını ortadan kaldırmışlar. Yani parayla satın alınabilen her şeyi burada varetmişler. Olmayan kısım ise duygusal mevzular. O kısım, gurbet kalmaya mahkum. Yani artık standart bir Alman süpermarketinde rakıdır, ayrandır, peynirdir var. Ama burada olmayan o rakıyı içince özlenenler olarak kalmış. Arkadaşlar, aileler, sıcak kanlılık, çocukluğun geçtiği sokaklar gibi. Bunlar da olacak işler değil zaten. Şimdi bizim Alman işçilerin bazıları o kadar soğuk ki ben bazen minimum insani ilişkileri kurmakta güçlük çektiğimi farkettim. Onlar çok soğuk (kaba diyebilirim hatta) davranıyorlar benim kriterlerime göre. Ben de aynen karşılık vereyim diyorum ama yapamıyorum. Yine de minimum bi sıcaklık var içimde bi yerlerde. Misal işe giderken sahada uzun kalacağımız için gofrettir, meyvedir alıyorum. Koyuyorum ortaya, canı çeken yesin diye. Başta kimse dokunmadı "yiyin" dememe rağmen. Sonra sonra baktım ufak ufak gofretten kemirmeye başladılar. İnşallah bir gün bu adamların da coşkuyla güldüklerini, bir file mandalinayla geldiklerini göreceğim. Onlar gibi ben davranamayacağıma göre, onların bana yaklaşmasını bekleyeceğim. İsterdim ki insan farklılılarıyla güzel falan diyeyim ama ben sevemedim bu 'seni tanımıyorum' duruşunu. Borç ver demiyoruz ki zaten birader, bi merhaba de yeter...Bu soğukluğun bence malum tarihi bir nedeni var, onu da başka sefere, daha çok gözlemden sonra tartışalım.
Şimdi yanlış da anlaşılmak istemiyorum.. Benim Alman arkadaşım da var, müdürüm de var. Mert olurlar, cesur olurlar, 1. Dünya Savaşı'nda omuz omuza çarpışmışlığımız da var üstelik...
İçliklerinizi giyin, üşütmeyin.