Sevgili Takipçiler,
Umarım herkes iyidir. Yağmura, sabah soğuklarına rağmen, bir bahar daha geldi. Bahar gelince arka bahçelerde mangal partileri başladı. Benim ev arkadaşı Sebastian da çağırmış bütün şirketi bizim eve. Alman olmasından mütevellit de bi 50 sosis ile 100 kadar bira almış. Gelenler de eli bos gelmeyince her yer içki oldu çıktı. Ben markette bulabildiğim 2 Efes'imi odama sakladım o ayrı. Tabi çokuluslu şirket olunca her kültüre saygılıyız. Arap camiası alkolsuz birası, helal eti ve helal et mangalıyla geldi. Mangal yakılacak olunca gözler bana döndü. Sen Türksün, sen yak diye doğulusu batılısı çevreledi etrafımı. Ben bu hünerimizin bilindiğini tahmin etmezdim. Geçtik işin başına, ikinci mangala da bi Cezayir'li geçti. "Ne yaparsam aynen yap, yaratıcı olma" dedim. Millet de acıkmış. Nereden baksan 20 kişi var, gözler üzerimde. Yine bayrağını göndere çektiren olimpik sporcu tribine girdim. Neyse kazasız belasız yaktık. Alevi başlatmak için bi gaz şişesi vardi, bitti. Yandaki Cezayir'li genç bira dökelim diye başladı. Bu arkadaş din konusunda biraz hassas ama artık içkiyi ne sanıyor bilmiyorum. Sanki bira değil ispirto içtiğimiz..."Sen faraşı getir" dedim. İnanın orada belki 15 milletten adam vardi, saç kurutma makinasından sonra en iyi mangal yelleyicinin faraş olduğunu bilen yokmuş. Verdim rüzgarı, verdim rüzgarı, odunlar çatır çatır yanınca alkış kıyamet aldı gitti. Çocuğa dedim "sen ağırdan at helal eti, önden domuzu verip tıkayalım, bizim ete çöker bunlar". Arapların bi hoşuna gitti, adeta ikinci Arap baharı yaşandı. Verdim domuz sosisini ateşe. Vay arkadaş, ne zor işmiş. Yıllardır mangalda 2 yüzeyi olan obje pişirmişim. Şimdi bu sosis bi tarafı pişiyor, yanı kalıyor, çeviriyorum, yuvarlanıyor. Bi de kıvamı nedir bilmiyorum, biraz mahvettik işi ama Batı'nın iştahını tıkamayı bildik. Sonra gelsin bizim kuzular, danalar...
Laf lafı açtı. Bi tane İngiliz sismik uzmanıyla konuşmaya başladık. Bu adamlar bugün burada, 3 gün sonra Afrika'da, haftaya Amerika'da çalışan, dünyayı yemiş bitirmiş adamlar. Hatta Diyarbakir'da defalarca işe gitmiş, Erzurum'da kayak yapmış falan...Ben burada Türk esnafa gidince üniversite mezunu olduğumuzu duyunca hemen oturtup çay ısmarlıyorlar(İyi okuyun, Kenny'i esnafa bağlıcam). Biraz eziklik var. Üniversite okuyan Türk burada hala milli gurur. Özellikle petrol endüstrisinde çalıştığımı duyunca çok büyük oranda duyduğum bi isyan var. "Irak'da, İran'da fışkırıyor, bizde olmaması mümkün değil. Nedir bu oyun?" şeklinde. Buradaki insanlar Almanya'ya gelme sebeplerinin ülkemizdeki ekonomik zorluklar olduğunu kabullenmekte güçlük çekiyorlar. Yani Türkler'in tribi genelde biz süper gücüz ama Batılılar bizi durduruyor, yoksa Almanya olmamız an meselesi boyutunda. Son dönem medyasında süper büyüyen ekonomi pompası burada karşılık buluyor gibi. Sebebi de inanmak istemeleri. 10 dakika konuşunca neden Türkiye Almanya olamaz diye anlatınca, ikna oluyor insanlar. Ama versen pompayı, uçup gitmeleri de işten değil. Neyse, esnafımızın sorularına kesin cevap vermek için ben de konuyu bu İngiliz uzmana açtım. Sismikçiler titreşim ölçünleriyle rezarvuar tahmini yapan adamlar. Tam bu işin adamları yani. Aynen sordum "Kenny, bu Irak'ta var, İran'da var bizde nasıl olmaz, biz milletçe isyandayız...Anlat" dedim. Biraz gülümsedi, "biz sizin sınırı ona göre çizdik, sizin G.Doğu Anadolu'da 30-40 yıl daha maliyetini kurtaracak bir şey çıkmaz" dedi. O an şimşekler çaktı kafamda "Kenny bir dışmihraktı". Yıllardır soyut bir kavram olan dışmihrak ete kemiğe bürünmüş karşımdaydı. Şişeyi kafasında kırsam kırardım ama bu Kenny çok da iyi adam. Dış mihraka sempati duyduğum için kendimden de tiksindim...Buradan ovgutto okuyucuları bilsin ki petrol çıkarma teknolojisi gelişmezse veya petrol fiyatlarıcı iyice artıp, bugün karsız olan işler karlı hala gelmezse, biz bu geyiği çok yaparız. Kuyu kazılmış, üstüne beton atılmış hikayesi de budur. Bor konusunda bi uzman bulursam, onu da sorarım ama petrol-gaz budur. Dış mihraka da "çok götsünüz" dedim hepimiz adına ama herif İskoç'muş. "Biz değiliz de İngilizler göt, bizim de petrolü sömürüp zengin oldular" dedi. Anlaştık.
Yazacak da çok şeyim birikmiş ama bu ibretlik öykü şimdilik hepimize yeter...
İyi pazarlar.