Tuesday, July 9, 2013

Inception Orucu

 

Çölde çok koşturmacalı bi işten geldim. Yine bi kaç gün uyumadan, doğru düzgün yiyip içemeden geçti. Ekipte iki kişi sıfıra yakın İngilizce bilyor. Bazen yoğunluktan kampa gidemediğimizde bizim malzemeleri taşıyan bedevi amcanın kamyonunun arkasındaki piknik tüpte pişirdik, ellerimizle daldık. Başlarda pis gelse de alışıyorum. Hep ilk günlerim kabus gibi geçiyor ama sonradan maceranın tadını çıkarıyorum. Alışıyosun ama pislik inanılmaz olduğundan bazen sınırlarımı zorluyorum. Neyse bu fasıl şimdi buraları görmediğiniz için yaptıklarımla beni yargılayabileceğiniz noktalara gidebilir. O yüzden geçiyorum. Anlamadığım nokta buradaki petrol şirketleri acayip zengin. İsteseler bir günde yeni kamp yapabilirler. Örneğin bi tane Alman şirket var, istemişler ve yapmışlar. Squash sahasından yüzme havuzuna her şey var ama lokal şirketler nedense sıçacak yerleri olmadan yaşamayı seçmiş durumdalar.

Çöl hakikaten çok acayip bi yer. İşin ortasında uykusuzlukla birleşince kafayı yicem sandım. Bi ara hakikaten delirirsem diye korktum.  Sonuçta diyalog yok, uyku yok...Sadece iş var. Arapça'mı biraz geliştirdim. Fasulye, bamya, hıyar, hararet gibi kelimelerin Arapça'da da olduğunu öğrendim. Telafuz içinse bunu İbrahin Tatlıses nasıl telafuz ederdi diye sormanız yeterli (what if ibrahim kalıbı). Biraz da İtalyanca var burda. Bambino, mangiare falan. Kafasını yara yara konuşuyoruz. Bi de her yer çizim tahtası. Hemen çömelip kuma çiziyorsun, kapıyorlar. Yere bamya ve hıyar çizmemek lazım yine de...

İşte bu kafa yeme noktasında bi ara uzaklaşıp bi kum tepesine yattım. Botlarımı çıkardım, güneş gözlüğümü taktım. Depolanamayan gazı yakıyorlar flare'larda. Onun sesi de uzaktan bi ara dalga sesi gibi geldi. Valla bi 15 dakika plajda gibi takıldım. Çölde hayal gücün olacak arkadaş. Yoksa yan basabilirsin. O ara dua ettim bi böcek falan göreyim diye. Bi tane böcek olmaz mı bi yerde? Hiç bi canlının varolmadığı bi yer. Ama kumu karuştırınca midyeler çıkıyor bazen. Heralde denizmiş, ondan da biraz karbon oluşumu var diye düşündüm.

Neyse, işi yaparken müşteri de yanımda oluyor. Amerika'da okumuş. Türk arkadaşı varmış. Hatta Mayıs'da Türkiye'deymiş. 6 metrekarelık bir kamyon arkası konteynırda 2 gün takılınca bir yabancıyla konuşulacak her şeyi konuştuk. İş konusunda tartışsak da işin gevşediği anlarda muhabbet fena değildi. Bi ara çok sıkıldım. "Müzik açayım mı?" dedim. Adam bana ben "müziği bırakmaya çalışıyorum" dedi. Adam bildiğin kokainman gibi tribe girdi. Haram olduğu için bırakıyormuş. "Varsa zilsiz def müziği haram değilmiş" dedi. Bunu dediği sırada da ben vermişim TATU'yu... "Bir anda bırakma, üflemelilerden başla" dedim. Ne yapacan, kafanı çevirip işine bakıyosun işte. Bir iki olsa anlatsam ama milyonlar olunca zilsiz defe gönül veren...

Batıda kimse dinini sormaz adamın ama burda herkes soruyor. 5 yıl Avrupa'da sadece Sicilyalı bir eleman dinimi sormuştu. Burda sormayan var mı diye düşünüyorum. Gerçi sakalım sorulara mahal vermeyecek kadar uzun. Kampta ilk 20de kesin varım. Çok üzerime gelirlerse bıyığı da kazırım. Metalciyken yapmıştık sonuçta. Böyle mesela çölde saatlerce gidiyoruz bizim kamptan kuyulara. Bazen 6-7 saat. Şöför dindarsa bazen Kuran açıyor teypten. Tabi onlara iyi, ne dendiğini anlıyorlar. Benim için anlamı yok. Bunu okuyan dindar varsa, onun için de anlamı yok. ANLAMIYORUZ Arapça. Bi yandan çölün tekdüzeliği ve sıcağı bir taraftan anlamadığım bir kayıt konuşunca beynim tamamen bir jöleye dönüşüyor. Bari muhabbet açayım diye bi şeyler soruyorum. Karşimdaki anlamayınca, sırıtarak "yes" diyor. İşte o sırıtarak her şeye "yes" diyen işçi kardeşlerle mükemmel bir uyumumuz var. "Kuyu patlamak üzere diyorlar, doğru mu?" diye soruyorum. Mükemmel bi gülümsemeyle, "yes müdir" deyiveriyor....

İşte bu ortamda ramazanın gelişinin heyecanı büyük. Bir ay boyunca hiç çalışmadan yattıkları için mi yoksa din yüzünden mi bilemem ama hakikaten inanılmaz hevesli görünüyorlar. Hatta bundan bir saat önce yarın değil sonraki gün ramazan olacağı ilan edildi. Burada herkes oruç tutuyor. Yani ben tutmak istesem de istemesem de zaten yemek falan olmayacağı için bir şey yemem imkansız. Zaten çölde bakkal falan da yok. Yani yemekhane açık yemek var, yemekhane kapalı-yemek yok. Herkes yıkıldı adeta sınav iptal haberinden sonra...İşçilerden biri bana sordu "oruç tutacak mısın?" diye.  Ansızın düşünmeden "tutuyoruz ya işte" çıktı ağzımdan. Düşündüm de çok da şuursuz bi cevap değil. Benim ve diğerlerinin burada yaşadığımız hayat zaten nefs terbiyesinin kralı. Bırak şehirlerde oruç tutmayı, Tibet rahipleriyle kapışırız. Şimdi bana oruç sadece aç kalmak desen bile, onu da zaten yapıyoruz. 24 saat uyumayınca öyle 3 öğünle geçiştirilmiyor o olay ki benim 39-40 saatim çoktur. 6 hafta kampta bizim ne yememiz istenirse onu yiyoruz. Canım bu gece mesela karpuz çekti, yok. Çilek falan hiç olmadı zaten. Onu geçtim sahadayken ekmek içi peyniri yemek 10 dakika sürüyor, şükretmesi bir saat. Bi de sen ramazanda sadece yemeğin girdisinde sınırlısın. Ben sahadayken yeri geliyor 3 gün de çıktısını kontrol ediyorum. Çölde kaka yapmak tam bir problem. Benim de buraya gelmeden önce "çöküp olduğu yere yapıyorlarmış" algım vardı. Ama şimdi görüyorum ki tek yol bu zaten. Bir kere en yakın tuvalet yeri geliyor onlarca kilometre uzağında oluyor. İkincisi gideyim şu kayalığa, ormanlığa, kuytuya şansın yok. 10 kilometreyi rahatlıkla görüyorsun zaten, dümdüz. Haliyle zorda kalırsan fazla kasmaya gerek yok, 100 metre yürüyüp yapacaksın. Zaten sinek falan da yok. Nasıl yok olduğunu ben de bilmiyorum. Hadi diyelim bi tuvalet buldun kampta veya şanslıysan rigde. Tuvaleti nasıl kullanacaksın, kesin aşırı pis olacak. Şehir insanına garip gelir ama evinizdeki tuvaletin bile büyük kıymeti var. Çok bok muhabbeti oldu ama o alafranga tuvalette su geri tepecek korkusu...Sen bütün yılı oruçla geçirsen benim şükür seviyeme gelemezsin arkadaş. Mesela şampuanım bitti. Yeni şampuanın bana ulaşması tam 5 gün sürdü. Bilmem ne şehrinden bi adam geliyormuş o getirdi. Cinsel perhiz desen oruçlu adam max 14-15 saat sınırlı. Biz 6 hafta kamptayız. Mübarek oruç değil, nadasa bırakma bizimkisi. Sıcağı, tozu hep ayrı hikaye. Biz daha ne orucu tutalım. Bunu bi kaç tane imanını zayıf gördüğüm kişiye sormayı denedim. Onlar bile koşarak kaçtı yanımdan. Bu soru akıllarına nasıl gelmiyor anlamadım. O yüzden ben burada tutulan oruca "inception" orucu dedim. Filmi izleyenler bilir, rüya içinde rüya görmekle alakalıydı. Burası da oruç içinde oruç anlayacağınız. Ama zorunlu. Yemekhane kapalı olunca mecbur oruçsun. İster niyet et, ister etme ama o oruç tutulacak aga. İnception orucunu biraz internette araştırdım. Kimse bahsetmemiş. Benim de literature bi faydam olsun. Gitsinler TVlerde orucun faziletlerini konuşsunlar, iftarlarda kebaba doysunlar...Ayın sonunda yine ben kafir olayım, onlar dindar.

Bu sene inception orucum kabul olsun, Amin.


Kedimiz Osama, çöl yorgunluğu yüzüne yansımış



 Oda servisi, istihkakımı getirmiş...


Crew ve Ben