Monday, February 22, 2021

Karl & Jeff


    

Polis, kelepçelerini söküp Jeff’i parmaklıkların ardına koyduğunda gün neredeyse ağarmak üzereydi. Jeff göz ucuyla içeride oturan garip adamı gördüğünde, kendisinin burada tutulmasına son bir kez daha umutsuzca itiraz etmek istedi. Korkmuştu. Ancak onu getiren memur, aldırmadan arkasını dönüp uzun koridorda ilerledi. Hayatında ilk kez bir nezarethanede bulunmanın verdiği yabancılaşma hissiyle yüzleşmiş, çaresizce ayakta kalakalmıştı. Memur uzaklaşıp dış kapıyı da kilitlediğinde, durumu kabullenmekten başka bir seçeneğinin kalmadığına nihayet inandı. Yorgundu, para kazanmak ne kadar da zordu. Yavaşça arkasını dönüp, içerideki garip adamı mecburiyet hissiyle selamladı. Amacı korkusunu karşısındakine hissettirmeden barışçıl mesajlar verebilmekti. Avukatları çoktan konuyla ilgilenmeye başlamıştı ve kısa sürede serbest kalacağına da emindi. Şimdi tek yapması gereken bu adamın kendisine zarar vermesini engellemekti. 

    Sandalyesinde kitap okumakta olan gizemli adam sakince bir baş hareketiyle selamını yanıtladı. Bir ihtimal bu garip adamın gülümsediğini bile düşündü Jeff, çünkü adamın yüzünden bir kıpırtı da geçmişti sanki. Fakat bundan çok da emin olamadı keza yabancının ağzını gizleyen dev bir sakalı vardı. 

    İçerisi filmlerde gördüğü nezarethanelere göre oldukça iyi durumdaydı ve bu kendisini teselli etmeye başlaması için iyi bir fırsat sunmaktaydı. Adilce vergi toplanan bir ülkede tutuklandığı için şanslı olduğunu düşündü. Etrafa hızlıca göz gezdirdi, adamı tedirgin etmek istemiyordu. İçeride iki koltuk ve iki yataktan başka, elli kadar da kitap ihtiva eden bir kitaplık olduğunu gördü. Kariyerine bir kitap satıcısı olarak başlamış olan Jeff için bu da iyiye işaretti. O etrafı incelerken, garip adamın kendisine baktığını sezdi ve daha da gerildi. Herkes tarafından tanınan bir kişi olarak bunun normal olduğunu düşünmeye çalışsa da bir başka suçluyla yan yanayken insan karşısındakinin olabilecek en kötü suçu işlediğini düşünmeye meylediyordu. Yabancı, sessiz beklemeden doğan gerilimi daha fazla uzatmadan sordu:

    
‘’İlk mi?’’

    ‘’İlk kez nezarethanedeyim, evet’’

    ‘’Buraya nezarethane demekte zorlanıyorum, her ne halt yediysen onu Norveç’te yediğin için şanslısın’’

    ‘’Öyle görünüyor, siz tecrübeli olmalısınız?’’

    ‘’Oldukça…’’ dedi sakallı adam. O anda, karşısındaki adamın toyluk kokan heyecanından, verdiği cevabın ürkütücü bir etki bırakmış olduğunu anladı ve telafi edebilmek için devam etti:

    ‘’Genelde sormak pek yakışık almaz. O nedenle sen sormadan ben anlatayım; siyasi nedenlerle burdayım. Norveç’in kutup dairesinde yürüttüğü petrol projelerini durdurmak için bir örgüt kurdum ve yazılar yazdım. Kutup dairesinenin korunmasının dünyanın tümünü ilgilendiren bir konu olması sebebiyle olaya dahil oldum. Proje son derece az sayıda insana çıkar sağlarken, geniş kitleleri yoksullaştıracak. Kaynakların adil kullanılmasına adanmış bir hayat benimkisi, ama pürüzler çıkabiliyor derdimi anlatırken.’’

    Jeff bu yanıttan sonra rahatlayacağına daha da gerilmişti. Dünya servetinin hatrı sayılır bir bölümünü elinde tutan birisi olarak, toplumsal konulara duyarlı tiplerden hoşlanmazdı. Öte yandan, kendisinin de burada bulunma sebebi olarak bir şeyler söylemesi gerektiğini hissediyordu. 

    ‘’Beni tanıyor musunuz?’’ diye sordu Jeff.

    ‘’Hayır, Norveç’te tanıdıklarım sınırlıdır.’’

    ‘’Amerikan vatandaşıyım’’

    ‘’Hiç bilmem’’ diyerek bakmayı sürdürdü yabancı adam. Bu durum Jeff’in avantajınaydı. Biraz içki içip sokakta taşkınlık yaparken yakalandığı yalanını söyledi. Vergi kaçırma suçuyla tutulduğunu itiraf etmek zor gelmişti. Hem henüz suç da kesinleşmiş değildi. Hakkında böyle söylentiler zaman zaman duyulsa da avukatları kendisini bu durumlara düşürmeden olayları çözmenin bir yolunu bulurdu. Bu sefer soruşturmaya pireyi deve yapan bir ülkede yakalanmıştı, hepsi bu.

    ‘’Demek anarşist faliyetlerin var, sokakta taşkın hareketler…’’ diyerek gülümsedi adam. Bu sefer ağzı net bir şekilde görünmüştü. Jeff de elinde olmadan sırıttı ve konuyu değiştirmek üzere kitaplığa doğru yürüdü. 

    ‘’Benden tecrübeli olduğunuza göre, sizden bir kitap tavsiyesi duymak isterim’’ dedi Jeff.

    Adam ağır adımlarla kitaplığın önüne yürüdü ve raftan bir kitap seçti. Kitabı Jeff’in elleri üzerine bırakırken ‘’ben yazdım’’ diye ekledi. Başka da bir şey söylemeden sandalyesine dönüp okumakta olduğu kitaba doğru eğildi.


    O anda Jeff’in saçsız başında ter damlaları belirdi ve büyük bir gerginlikle bir kez daha elindeki kitaba, sonra da adama baktı. Sakallı adamın okumakta olduğu kitabın ‘’Jeff Bezos ve Amazon Çağı’’ olduğunu fark etti. Bu nezarethaneye dair hatırladığı son görüntüydü… 

    Görevli memurlar Jeff’in elinde Komunist Manifesto’yla yere düşüşünü ekranlarından görüp onu baygın halde ambulansa koydular. Yol boyunca ‘’Avrupa’nın nezarethanelerinde bir hayalet dolaşıyor’’ diyerek sayıklamaları devam etti.


    Ertesi gün Norveç gazetelerinin tümünde ve hatta dünya gazetelerinin ekonomi bölümlerinde: Jeff Bezos’un göz altında tutulduğu hücrede elinde Komunist Manifesto’yla baygın bulunduğu ve hastaneye kaldırıldığı haberi yer aldı. Haberi alan borsalar derinden sarsıldı.