Bu da mı gelecekti gavur ellerde başıma? Her şey bir şehir aktiviteleri dergisinin kültür sayfasında film ilanlarına bakmamızla başladı. Bu kültür dergileri kafelere bırakılan, ama hiç bize ait hissetmediğimiz bir şeydi. Ne zaman bir arkadaşımız cesaretini toplayıp bunlardan birisinin kapağını açmaya kalksa, masadakiler hep bir ağızdan: “Kapat kapat, Gucci gelecek, Armani gelecek, “fasion week”e defileye gelen mankenler gelecek. Bizim ne işimiz var orada?” der ve dergi zorla kapattırılır, sıradaki İnter veya Milan maçının tarihine bakılırdı.
Bu ayın sayısında bizi o gösterişli kemik çerçeveli entellektüellerin arasına sokacak bir gelişme yaşandı. İlk gördüğümüzde oldukça şaşırdık. Ferzan Ozpetek yıllarca uğraştı. Türkiye’de de nice filmler çekildi ama bizi şaşırtan film bunlardan hiç birisi değildi. Kült filmeleri gösteren bir film derneği “Dünyayı Kurtaran Adam”ı gösterecekti. Bu sefer, o dergi kapatılmadı. Bu sefer zenginler ve entellektüeller bizi yıldıramadı. Gitmeye karar verildi.
Ben bu güzide filmi ilk seferinde ODTÜ Astronomi topluluğunun bir gösteriminde daha sonra da çılgın bir ev aleminde izlemiştim ama Milano’da bu filmin yayınlanabileceği 40 yıl düşünsem aklımın ucundan geçmezdi. 3. Kere izlenir mi bu film? Asla düşünmedim. Tabi ki izleyecektim. Hemen tükenmez kalemle bu kültürel aktivitenin günü yuvarlak içine alındı, altı özenle çizildi. Artık biz de Milano kültür hayatında boy gösterecek olan entellektüellerdendik. Hem de zaten ne “Potemkin zırhlısı” ne de “Casablanca” bu film kadar kült olamazdı. Hemen “İngiltere’de bu film akademilerde gösteriliyor” geyiği yapılıp,aradan çıkarıldı.
Birkaç gün sonra kendimizi gösterimin yapılacağı entel meclisinde buluverdik. Girişte yaptığımız öğrenciyiz, bilet ucuza olmaz mı pazarlığı her hafta evde eşşek gibi download yaptığımızın kanıtı mıydı yoksa tüm paramızı sinemaya yatırdığımız izlenimini mi verdi, bilemem. Mekanda hoş karşılandık. Kimse nereli olduğumuzu sormadı. Bilemezlerdi ki biz bu filmin vatanından geliyorduk. Filmi tanıtan adam, filme “bruttissimo” yani “en kötü” dedi. Ben bu görüşte değildim. El kaldırıp söz istedim ama karanlıkta söz istediğimi görmediler. Söz möz de vermediler. Olsun varsın. Ben çok güleceğimize emindim.
Derken film başladı. Entellektüeller sağ olsun filmi orjinal izliyorlardı. İtalyanca alt yazı vardı. Ohh! Ne güzel anlıyordum. Diğer insanlar alt yazıyı okuyabilmek için, bir sağa bir sola kıvrılıyor, kah dikleşiyor,kah kamburlaşıyor altta ne yazdığını takip etmeye çalışıyordu. Bu çırpınış hoşuma gitti. Ben de iyice yayıldım. Arkamdakiler göremesin diye gıcıklıklar yaptım. Arkamdaki kızdı:”Kardeşim düzgün izle” dedi. Entel kardeşim, kült film izliyorsun. Elbette biraz fedakarlık yapacaksın. O kemik çerçeveli gözlüğü gözünü zorla bozup,boşuna takmadın ya! “Bana bak” dedim ve ekledim “Ben esaslı entelim, bu filmi 3. izleyişim, efendi dur!” Bu filmi 3 kere izleyen adama elbet saygı duydular. Beni film eleştirmeni falan sandılar. Gayretle takip ettiler filmi. İlerleyen dakikalarda bir gülmedir aldı gitti salonda. Ben bu kadar gülen İtalyan’ı daha önce bir arada görmemiştim. “Bravo Cüneyt abi!” Yaklaşık bir saat yirmi dakika eğlendi çocuklar. Bu dakikada aniden filmde bir müslüman propagandası başladı. Biraz yüklenme oldu hristiyan kardeşlerimize. Demin delicesine gülen arkadaşlar ciddiye almaya başladılar filmi. Neyse ki Cüneyt abi yine gönül almayı bildi ve kemik gözlüklü ciddi kişilikler yeniden gülmeye başladı. Film yine kültlüğünü yapmış ve entellektüel arkadaşlar memnun ayrılmıştı.
Biz de ışıklar yanınca eser sahibi tadında sırıta sırıta dışarıya çıktık. Tereyağından kıl çekercesine entellektüeller bizi aralarına almıştı. Üyelik kartlarımızı cebimize koyup gittik.
Şimdi her hafta yayınlanacak filmin tanıtımı e-mail olarak adreslerimize postalanıyor. Yalnız arkadaşım her hafta mı en kötü film izlenir? Bu hafta yine Kore yapımı en kötü film izlenecekmiş. Sonra da dünyanın başka bir yerinden en kötü film...Siz nasıl adamlarsınız? Entellektüellik bu mu? Kemik çerçeve sektörü en kötü film izlensin diye mi çıktı? Beyniniz sulanacak her hafta her hafta. Ben daha fazla devam edemeyeceğim sanki bu cemiyete. Ne zaman en iyi filmi izliyoruz dediler, belki giderim. Milano entellektüelinden iyice soğudum. Şimdi yine nasipse 3 aralıkta Milano-Lazio maçına giderim arkadaş. Oraya gelemez bu kemikler. Kavga gürültü,tırsarlar.
Forza A.C Milano! Forza “l'uomo che salva il mondo”
Şu videoya da bence herkes göz atmalı...Kriz nasıl başladı Amerika'da ve neler olabilir?
http://www.rethinkingmarxism.org/cms/node/1198
6 comments:
yav arkadaş allah aşkına kaç kişide kemik çerçeve vardı. meraktan yahu.bi de olm ben olsam ben de en kötü filmi seyrederim. sıkılıyolar lan. düşünsene 100 filmden 80 i ortalama 10u iyi 10 kötü. İyi filmler ilk etapta bitiyo zaten. adam entellektüel hayatı boyunca bu 80 ortalama filme marus kalıyo. sıkıntı basıyo. bu arada kişisel görüşüm kemik gözlük baya fena. mehmet ali erbil yani.
Bana yolladığın belgeseli de koydum sayın Stocholm...Belgesel gerçeken aydınlatıcı ve heyecan verici...
Övgücüm, valla hiç şaşırmadım bu olaya, neden diyiceksin, 2 yaz önce bir gençlik projesindeydim, oda arkadaşlarım bir futbolcu fransız bir metalci ispanyol, birde rapci rumendi. Bir odaya bir geldim bunlar laptopta bişeyler izleyim acayip eğleniyor. Gittin ne göreyim, dünyayı kurtaran adam. İspanyol eleman getirmiş, her bi şeyi ezbere biliyo bak şimdi bu olucak falan filan diye anlatıyordu. Sonra dedi, baya popülermiş bu film ispanyada. Sonra almanyayken de 1-2 gavurun bu filmden bahsettiğine şahit oldum. Zira büyük adam bu cüneyt artık, kolay değil...
bu arada belgesel hangisi, yoksa zeitgeist mı?
ovgu architecture history episode 1 ve 2 yi heyecanla bekliyoruz. bloguna parthenonun yikik ve boynu bukuk, huzunlu resmi yakisir;)
haha astronomide birlikte izlemiştik filmi di mi.
vay rezil italyanlar d.k.a la dalga mı geçilir lan.
ne iyi film
Post a Comment