Thursday, July 23, 2009

A.B.

İtalya metrolarının giriş ve çıkışlarında bedavaya satılan bir gazete var. Adı "Leggo". Her sabah bu gazeteleri ücretsiz dağıtıldığı için binlerce kişi okur. Bugün bir haber dikkatimi çekti:

http://www.leggo.it/articolo.php?id=23407

Avrupa'ya gezmeye çıkan her insan Avrupa'daki insanların %90'nının Türk olduğunuza herhangibir sebepten inanmadığını gözlemlemiştir. Bunun nedeni saç renginiz, kıyafetiniz, yediğiniz, içtiğiniz, kılınız,tüyünüz...vb olabilir. Bir Avrupalı eğer Türkiye'yi hiç ziyaret etmemiş veya sizden önce herhangi bir Türk ile tanışmamışsa ona ilk kez Türk olduğunuzu söylediğiniz anda hareketlerini takip ediniz. Görülen belirtiler: Göz bebeklerinde büyüme, ellerde terleme gibi fizksel belirtiler olacaktır. Hemen akabinde saçma bir şey söylenmesi de çok doğal tepkiler arasındadır. Örneğin, "Türksün demek" veya "Burda çok Türk var,çalışkan insanlar" gibi hiç bir yere varmayan ama sesliği bozmak adına söylenmiş sözler...

Daha 3 gün önce tam 2 yıldır alış-veriş yaptığım tütün dükkanına gittim. Benden önce alış-veriş yapan 3 İsveçli genç vardı. Onlardan sonra sıra bana geldi. Tabi biz dükkan sahibiyle tanışığız ama aramızda bir Avrupa tanışıklığı var. Yani hiç bir zaman kişisele inmeyen bir muhabbet. O gün hep yabancıların geldiğini falan söyledi bana. Konu açılınca da nereli olduğumu sordu. Cevabımdan sonra yukarısa saydığım fiziksel belirtileri gösterdikten sonra "Hiç anlaşılmıyor" dedi. Biraz sıkıştırmak için "Neden?" dedim, "Fizyonomi falan ..." dedi. Eve gelince aynaya baktım saatlerce. Fizyonomide arıza mı var diyerekten. Nedir fizyonomiden Türk olmamak?

Burada daha sonra samimi olduğum Avrupalılar genelde Avrupa medyasını suçladılar. Yapılan haberlerin İtalya, Fransa, Belçika gibi ülkelerde hep negatif olaylardan olduğunu vurguladılar. Akıllarına gelen bir kaç örnek vermelerini istedim. Geçen yaz tecavüz edilip öldürülen İtalyan gelin haberi en çok anımsanan hadiseydi. Sonra Papa' yı öldürme girişimi, kız kardeşi bir erkekle birlikte diye abisinin gelip erkek arkadaşı vurması gibi haberler vardı hep akıllarında. Şu aralar ülkede islami rüzgarlar estiğinin de farkındalar. Hatta Belçikalı bir arkadaşım şakayla karışık eve döndüğünde ailesine en iyi arkadaşının Türk olduğunu nasıl anlatacağından falan bahsetmişti bir zamanlar. Şimdi de bu haber...

Basit ve sıradan bir olay olarak algılanacaktır bizde ve bir ay sonra unutulacaktır ama Avrupa'da "ölmek" kelimesinin anlamı bize ifade ettiğinden farklı şeyler ifade ediyor sanırım. Bizim kolayca unuttuğumuz ölüm haberlerini bazen yıllarca unutamıyorlar. Oysa nedir ölmek dediğin bizim için. Mayın var bizim ülkede, töre var, siyasal faili meçhul var, etnik var...Bizim milliyetçimiz orak-çekiç t-shirt'lü adamın ağzını burnunu kırar isterse, hatta bırak t-shirtü tipini sevmese zopalar adamı...Burda da en sağcı hatta faşist bölgelerden birinde yaşıyorum daha fiziksel olarak bir şiddet olayı görmedim, duymadım...İşte bu yüzden TR'ye tatile gitmek isteyen arkadaşlarım bombadan korktuklarını söylediklerinde boynum bükük kalıyor. Git demek var ama ya bu arkadaş Avrupadaki gibi özgür olacağını düşünürse? Birisi tecavüz ediverirse?

Bugün birileri evlendi sanırım burada, havai fişek gösterisi vardı. Bizim Ali Babacan'ın coşkuyla Avrupa'dan iyi haberler verdiği bir günde A.B.'ye girişimizi yüzlerce havai fişek ile kutladığımız gün geldi aklıma. Ancak bir nokta var anlamadığım. Avrupa Parlementosu 100% oyla kabul etse bile üyeliğimizi her ülkede referandum olacak. Bu haberlerle nasıl o referandumlardan evet çıkacak çok meraktayım. Kimse bizim Avrupa'nın en büyük batırma tünel projesiyle Asya'yı Avrupa'ya bağladığımızdan bahsetmiyor ki...Diyeceğim şudur: artık bu A.B'ye girme düşünü kurmasak da havai fişek paralarıyla çocuklara top alsak, dağıtsak.

Referandumdan neden kesinlikle hayır çıkacağını düşünüyorum. Yaşanmış ve bana aktarılmış 2 olay.

1) Türk bir kızımız Polonyalı erkek arkadaşı ile birlikte, Polonyaya bir Krismıs günü çocuğun ailesini ziyarete giderler. Arkadaşımı ailesiyle tanıştıran Polonyalının çevresinden şu soru gelir: "Emin misin evladım Türk olduğuna, bu kız çok güzel!!"

2) Bir yerde staj yapan bir başka arkadaşıma iş arkadaşlarından bir tanesi 2. (İkinci) Dünya Savaşında Türkleri'in İtalya'da çok kişiyi öldürdüğünü söyler. Arkadaşım "Biz savaşa girmedik ki" deyince, "Olsun buraya paralı askerler geldi" der.

Avrupa'lı cahil deyip çıkmak var işin içinden ama işte tam da o cahillerin oyuna ihtiyaç var bu yolda...

5 comments:

Hüseyin Dereli said...

Bu havayi fişek parasına , çocuklara top alma yaklaşımı gerçekten tam da ihtiyaç duyulan yaklaşım. Bunu popülist bir söylem olarak değil de, daha çok ezberci tavırları bozabilme açısından takdirle karşılıyorum. Birine yalakalık yaparak , aman abi etme tutma diyerek kendimizi sevdiremeyiz.

Türkiye bu imajını sittin sene silemez. Bu Türkiye'deki kaos ortamından ziyade yabancı basındaki seçemece haberlerden kaynaklanıyor. Yazdığın örneklere benzer o kadar çok olay duydum/yaşadım ki ; bunu silmeye neresinden başlayabilirsin ??? İstanbul'da , türkiye antipatizanlarına bakın ne kadar güzel bir ülkedeyiz , süper bi ortam wohooooo konulu bir kokteyl mi düzenlicez ?
Netice olarak , ülkedeki kaos ortamına diyeceğim bişi yok. Her gün o sıkıntıyı yaşayan bizleriz. Ancak o kadar abartı ve saptırma haberleri , önyargısı sıfır olan bir insan bile okusa "çüşşş" ya da "jesus krayst" ya da "what the hell" demekten kendini alamıyordur.

Orcun said...

vallahi türkleri çirkin bilmelerine hiç gocunmam da sagdan soldan sallama duydukları şeyleri kanun gibi bellemelerine ve çok rahat genelleme yapmalarına uyuz oluyorum.. gecenlerde bir alman kazakçayla türkçenin benzerliğinin ispanyolca-portekizce gibi olduğunu iddia etti.. yuh ama alfabeler bile farklı deyince ama okunuşlari benziyo mu dedi yüzsüz.. ama bu kötü önyargıyı herkes için genellemek de yanlış bence.. geçenlerde aylık bileti makinadan almakta zorlanan amcaya yardım ettim alması için.. aldıktan sonra nereli oldugumu sordu türküm deyince.. sizin gibi yabancılara her zaman ihtiyacımız var buralarda,yabancı olan sensin ama sen gösterdin bana nasıl bilet alıncagını falan dedi.. türküm deyince kaçmayan bi yaşlı gördüm ilk defa :)
AB ye girmek için her ülkeden ok alsak zaten fransadan almamız imkansız gibi.. ilk başvurusundan sonra en geç üyelik alan ülke(biz hariç) 10-12 senede üye olmasına rağmen biz 20 seneyi çoktan devirdik bence 50. senemizde kazakistanla beraber gireriz ABye..

aydozz said...

Super yazi olmus Ovgutto, tebrik ederim. Bizim amacimizin AB'ye girmek degil AB'ye girebilecek seviyeye gelmek oldugunu RTE bile biliyor ama bunu gectim kamuoyunu kendi camialarina soylerlerse bile motivasyon imkaninin bir daha sifirlanacagini biliyorlar. Bizimkisi doyumsuz kazanovalik, "ha vermeye razi misin, oylese hadi bana eywallah" demek. Bence bir mahsuru yok. Ote yandan seyahat onemli bir unsur, dogrusunu soylemek gerekirse ABD'de ole anam anam bir onyargi yok, ki oralarinda coktan AB'de oldugumuzu dusunenler var. Bu demek degil ki adamlar cok entellektuel. Sadece bizden cekmemisler. ABD'deki Turklerin profili fazlasiyla iyi. Avrupa'daki donerci kavmiyle kiyaslanamaz. Imaj dedigin de boyle bir sey iste.

Leonardo Turco said...

Avrupa'da bulunduğum 6 ay boyunca, bu konuyla ilgili bizzat yaşadığım bazı ilginç bir olaylar:

- Ağustos 2008, Maribor/Slovenya
Sloven bir arkadaşımın evinde misafirdim. Gece eğlenmek için Drava Nehri kenarında bir parka gittik. Arkadaşım beni diğer Sloven arkadaşlarıyla tanıştırdı. Konu dönüp dolaşıp Türkiye'ye geldi ve tabii ki onları ülkeme davet ettim. Aralarından birisi ciddi bir ses tonuyla benimle konuşmaya başladı. İşte aramızda geçen o diyalog:

- Mutlaka Türkiye'yi ziyaret etmelisiniz, biletler çok hesaplı. Ayrıca Türkiye'de pek çok şey gerçekten ucuz.

- İyi ama ben nasıl geleyim?

- Neden?

Kolundaki kertenkele dövmesini göstererek:

- Bak! Benim dövmem var. Oraya gelirsem beni doğrudan hapishaneye atarlar.

Hayatımda hiç bu kadar şaşırdığımı hatırlamıyorum. Sadece gülümseyerek bunu ona kimin söylediğini sordum. "Dominik Cumhuriyeti'nden bir kız bana Türkiye'de dövmesi olanların tutuklandığını söyledi" dedi.

Bir düşünün haritada gözükmeyen Dominik Cumhuriyeti'nden birisi, bir Sloven'e bunları anlatıyor.
-----------------------------------
Haziran 2008, Milano/İtalya

Euro 2008 de coşan Türk A Milli Futbol Takımı'nın Çek Cumhuriyeti zaferinden sonra diğer Erasmus öğrencileri ile sohbet ediyorum. Türkiye'nın buralara kadar ilerlemesini kendisine yedirememiş olan Alman hırsından neredeyse ağlayacak şekilde bana şöyle diyor.

"Petr Cech dünyanın en iyi kalecisi, inanamıyorum... Nasıl o basit topu elinden kaçırabilir? Çok şanslısınız".

"Sonuçta gol mü değil mi?" diyorum bu sefer bana Türkiye'nin coğrafi konumunu kastederek Türkiye'nin neden Euro 2008'e katıldığını, toprak olarak Asya'ya ait olduğunu söylüyor. Dönüp şöyle soruyorum: "Peki ya Güney Kıbrıs Rum Kesimi? İsrail? Euro 2008 elemelerine katıldılar. Onların toprakları Avrupa'da mı?" Alman suskun.Cevap yok...

-----------------------------------

Mayıs 2008, Como/İtalya

Milano'daki en yakın arkadaşım Peter ve onun Slovakya'dan gelen arkadaşları ile Como Gölü etrafında geziyoruz. Boris isimli bir çocuk var, tanıştığımızdan beri bana karşı garip bir tutum içerisinde. Alakasız bir zamanda bana PKK, kürdistan ve sözde ermeni soykırımı ile ilgili sorular sormaya başladı. Fakat bir süre sonra konuşma şekli ve alaycı tarzıyla sinirimi bozmaya başlamıştı. Beni bilerek sinirlendirmeye çalışıyordu. En sonunda bana doğru iyice yaklaştı, elini yumruk yapıp havaya kaldırdı, yüzüme doğru "Haydi azınlıkları öldürelim!" diye bağırdı. Tam bir Türk dostu olan kankam Peter, elemanı hemen oradan kovup evine gönderdi ve benden vatandaşı adına özür diledi.
..................................
İmajımızın kötü olması cahilliklerinden ve önyargılı olmalarından diye düşünüyürum. Ülkemizin sorunları,Avrupa ülkelerine göre çok daha fazla olabilir ama her ülkenin kendi içerisinde artıları ve eksileri vardır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türk olmaktan gurur duyuyorum. Çünkü bu olumsuzlukları giderecek kişiler gene bizleriz, başkaları istediği için değil, öyle olması gerektiği için...

Saygılarımla

ovgu said...

Yoksa boşuna mı gaza geldik?
Sanırım üye olma prosedüründe referanduma yer yokmuş...