Telaşlı günler geçirdim. Yine tez ve sunum son anlarda yetişti. Sunumdan bir gün önce tez hocama sunumu göstermek için sırtımda çantam yollara koyulmuşum, heyecan dorukta.
İtalya'da tren olayı şöyle çalışıyor: biletinizi trene binmeden bir makinaya sokup onaylıyorsunuz. Trende de bazen kontrol oluyor ama genelde olmuyor. Ben de aynen tarifteki gibi yapıp bileti makinaya soktum ve aceleyle cebime atıp trende yerimi aldım. Trende başladım maçı kafamda oynamaya. Çıkıyorum, sunuyorum, hazırlanıyorum. Derken bir yarım saat sonra kondüktör geldi. Bu kondüktörü de daha önceden tanıyorum. Kelimenin tam anlamıyla bir faşist. Yani faşizmin icat edildiği İtalya toprağının hakkını veren bir şahsiyet. Daha önce Afrika'lı bir aileyi trenden el hareketleri yaparak attığını görmüştük. Kendimden çok emin şekilde bileti uzattım. Adam, "onay yok" dedi. Aldım, hakkaten de yok ama biraz dikkat edince makinanın iz bırakmış olduğu farkediliyor. Dedim ki: "Bilader, bak elleyince anlaşılıyor bastığım, makinanın mürekkebi bitmiş, suçum yok". Bu arada saflığıma geldi İtalyanca konuştum. Böyle yabancı bir aksanla İtalyanca konuşunca nedense bu faşistler iyice deliriyor. Bunların ilacı İngilizce'ye abanıp bunları ezik konuma sokmak ama bir kere İtalyanca anladığını farketince sarıyorlar. Gitti bana nizami biletler getirdi ve "bak böyle olacak" dedi. Etraftaki mal İtalyanlar da olan biteni izliyor, bir kişi de kalkıp, "saçmalama signor" demiyor. Belki de onlar da bana inanmadı...Yalnız hissettim acayip. Makina basmamış deyince de: "Zaten makina bu yabancılara hiç basmıyor" diye insanı çileden çıkaran bir laf etti. İşte ben en azından bu noktada etraftan yürekli bir hareket bekledim ama yok.
Derken bu adam bana ceza yazmaya kalktı. Ceza tarifesi de şöyle: trende peşin 50 euro, adrese 100 euro. İtiraz edince de istasyonda polis geliyor. Opsiyonların hiç biri lehime gözükmüyor. Çıkardım verdim parayı. Ama dedim ben buna biraz iş çıkarıyım en azından, adamın sicil numarasını ve adını istedim. Adam da bana cebinden kartını çıkardı hatta kalem de uzattı. Ben not aldıktan sonra da sırıta sırıta gitti.
İnince daha evvelden aşina olduğum şirin kondüktör amcalardan birine durumu anlattım. Bileti elledi. "Baskı hissediliyor ama yazı olmadığı için ceza kitabına uygun" dedi. Yani takdir hakkını aleyhime kullanmasına rağmen bu herifi şikayet etme şansım yok. Velev ki Trenitalia'ya şikayet etsem; kimsenin böyle "çalışkan" bir kondüktöre karşı bir yabancıyı hele de bir Türk'ü asla desteklemeyeceğini çok iyi biliyorum.
Velhasılkelam hep şahit olduğum, dinlediğim bu tarz hikayelerden birisi sonunda başıma da geldi. Oysa orada iyi niyetli birisi çok rahat "tekrar olmasın" diyebilirdi. Bu tiplere denk gelince hata şansınız olmuyor.
Şimdi iş arayacağız, görünen o ki, o alanda da benden iyi bir İtalyan olmayacağına inanmalarını sağlamam gerekecek. Eğer beni yıldırırlarsa iş arama hususunda, doktoraya falan başlayacağım sanırım...Bir şekil bu adamlar istemedikçe üzerlerine kalasım var. Efendi gibi davransalar, belki bizim de hırslarımız törpülenir, biner uçağa gideriz.
Ondan sonra mezuniyet geldi. Garip ritüeller oldu. Diplomaları vermeye yaşlı yaşlı hocalar geldiler. Hepsi gözlüklü ve sakallı. Birden herkes ayağa kalktı. Böyle adeta fonda "ameno" çaldı. Sandım ki ritüel Latince gerçekleşecek. Bu İtalyanlar hala çocuklara İngilizce yerine Latince öğretiyorlar ya, bugün içindir diye düşündüm. Tam bir tarikat ortamı. Tek tek adlarımız okundu, sahneye çıkıp diplomaları aldık. Sonra en bilge, yaşlı ve en miyop hoca konuşma yaptı. Neymiş efendim kültürel değişim zenginlikmiş, biz burda okuyunca hem İtalya kazanmış, hem biz falan. İtalya artık bizim yuvamızmış, artık çok kolay iş bulacakmışız (Hemen ülkelerimize döncez sanıyor ama Türkleri tanımadığı belli) ...İnsanın gururu okşanmıyor değil ama bu ceza olayı ile bu Gandalf benzeri bilge hocanın konuşması arasında sadece bir gün vardı. El kaldırıp söz alasım gelmedi değil ama sakallı, yaşlı ve gözlüklü bu bilgenin lafına karşılık o kadar seyirci bu çıkışımı anlamsız bulur diye yapmadım.
Çıktık, şampanya patlattık, olaylara pozitif baktık, "bütün İtalya'ya mal edilemez bu olaylar" dedik. Ne tekim, yanımızda kadeh vurduğumuz Marco'lar, Davide'ler, Giancarlo'lar da İtalyandı ve çiçek gibi çocuklardı.
İtalya'da tren olayı şöyle çalışıyor: biletinizi trene binmeden bir makinaya sokup onaylıyorsunuz. Trende de bazen kontrol oluyor ama genelde olmuyor. Ben de aynen tarifteki gibi yapıp bileti makinaya soktum ve aceleyle cebime atıp trende yerimi aldım. Trende başladım maçı kafamda oynamaya. Çıkıyorum, sunuyorum, hazırlanıyorum. Derken bir yarım saat sonra kondüktör geldi. Bu kondüktörü de daha önceden tanıyorum. Kelimenin tam anlamıyla bir faşist. Yani faşizmin icat edildiği İtalya toprağının hakkını veren bir şahsiyet. Daha önce Afrika'lı bir aileyi trenden el hareketleri yaparak attığını görmüştük. Kendimden çok emin şekilde bileti uzattım. Adam, "onay yok" dedi. Aldım, hakkaten de yok ama biraz dikkat edince makinanın iz bırakmış olduğu farkediliyor. Dedim ki: "Bilader, bak elleyince anlaşılıyor bastığım, makinanın mürekkebi bitmiş, suçum yok". Bu arada saflığıma geldi İtalyanca konuştum. Böyle yabancı bir aksanla İtalyanca konuşunca nedense bu faşistler iyice deliriyor. Bunların ilacı İngilizce'ye abanıp bunları ezik konuma sokmak ama bir kere İtalyanca anladığını farketince sarıyorlar. Gitti bana nizami biletler getirdi ve "bak böyle olacak" dedi. Etraftaki mal İtalyanlar da olan biteni izliyor, bir kişi de kalkıp, "saçmalama signor" demiyor. Belki de onlar da bana inanmadı...Yalnız hissettim acayip. Makina basmamış deyince de: "Zaten makina bu yabancılara hiç basmıyor" diye insanı çileden çıkaran bir laf etti. İşte ben en azından bu noktada etraftan yürekli bir hareket bekledim ama yok.
Derken bu adam bana ceza yazmaya kalktı. Ceza tarifesi de şöyle: trende peşin 50 euro, adrese 100 euro. İtiraz edince de istasyonda polis geliyor. Opsiyonların hiç biri lehime gözükmüyor. Çıkardım verdim parayı. Ama dedim ben buna biraz iş çıkarıyım en azından, adamın sicil numarasını ve adını istedim. Adam da bana cebinden kartını çıkardı hatta kalem de uzattı. Ben not aldıktan sonra da sırıta sırıta gitti.
İnince daha evvelden aşina olduğum şirin kondüktör amcalardan birine durumu anlattım. Bileti elledi. "Baskı hissediliyor ama yazı olmadığı için ceza kitabına uygun" dedi. Yani takdir hakkını aleyhime kullanmasına rağmen bu herifi şikayet etme şansım yok. Velev ki Trenitalia'ya şikayet etsem; kimsenin böyle "çalışkan" bir kondüktöre karşı bir yabancıyı hele de bir Türk'ü asla desteklemeyeceğini çok iyi biliyorum.
Velhasılkelam hep şahit olduğum, dinlediğim bu tarz hikayelerden birisi sonunda başıma da geldi. Oysa orada iyi niyetli birisi çok rahat "tekrar olmasın" diyebilirdi. Bu tiplere denk gelince hata şansınız olmuyor.
Şimdi iş arayacağız, görünen o ki, o alanda da benden iyi bir İtalyan olmayacağına inanmalarını sağlamam gerekecek. Eğer beni yıldırırlarsa iş arama hususunda, doktoraya falan başlayacağım sanırım...Bir şekil bu adamlar istemedikçe üzerlerine kalasım var. Efendi gibi davransalar, belki bizim de hırslarımız törpülenir, biner uçağa gideriz.
Ondan sonra mezuniyet geldi. Garip ritüeller oldu. Diplomaları vermeye yaşlı yaşlı hocalar geldiler. Hepsi gözlüklü ve sakallı. Birden herkes ayağa kalktı. Böyle adeta fonda "ameno" çaldı. Sandım ki ritüel Latince gerçekleşecek. Bu İtalyanlar hala çocuklara İngilizce yerine Latince öğretiyorlar ya, bugün içindir diye düşündüm. Tam bir tarikat ortamı. Tek tek adlarımız okundu, sahneye çıkıp diplomaları aldık. Sonra en bilge, yaşlı ve en miyop hoca konuşma yaptı. Neymiş efendim kültürel değişim zenginlikmiş, biz burda okuyunca hem İtalya kazanmış, hem biz falan. İtalya artık bizim yuvamızmış, artık çok kolay iş bulacakmışız (Hemen ülkelerimize döncez sanıyor ama Türkleri tanımadığı belli) ...İnsanın gururu okşanmıyor değil ama bu ceza olayı ile bu Gandalf benzeri bilge hocanın konuşması arasında sadece bir gün vardı. El kaldırıp söz alasım gelmedi değil ama sakallı, yaşlı ve gözlüklü bu bilgenin lafına karşılık o kadar seyirci bu çıkışımı anlamsız bulur diye yapmadım.
Çıktık, şampanya patlattık, olaylara pozitif baktık, "bütün İtalya'ya mal edilemez bu olaylar" dedik. Ne tekim, yanımızda kadeh vurduğumuz Marco'lar, Davide'ler, Giancarlo'lar da İtalyandı ve çiçek gibi çocuklardı.
3 comments:
Geçmiş olsun övgücüm, seninle adın gibi övünüyoruz. Seni yıldırmalarına izin verme. Türk milleti arkanda..
Ovgu'cum canim tebrikler ve tum cabalarinin hayrini dunyanin her kosesinde bol bol gormen dilegiyle!
Artik sen de "bu italyanlar" deme istersen:)
Post a Comment