Image by Giandomenico Ricci via FlickrYatılı lisede okurken birbirimize çok çılgın şakalar yaptığımız olmuştu. En sevdiklerim organize olanlardı, çok kişinin olan-biteni bildiği, sadece kurbanın bilmedikleri. Bazıları o kadar sofistike olurdu ki işin içine öğretmenlerimizi bile katardık. Hey gidi günler hey...Etrafınızdaki herkes bir şeye inanırsa ve size onun doğru olduğunu hissettirirse olan-bitene inanmamanız mümkün olabilir mi? Ya da en azından olanlara karşı çıkacak cesaret kaçımızda vardır?
ODTU'de yapılmış güzel bir örneği vardır. 4 kişilik odaya okulu yeni kazanan bir kurban gelir. Görür ki kendisine tahsis edilen yatağın başucunda bir fotoğraf, üzerinde çiçekler. Çocuk biraz da baskıdan olsa gerek durumu kabullenir. Odadaki daha kıdemli 3 kişi yatağın başına arasıra gelerek dua edip giderler. Çocuğa kötü davranırlar. Bu rutin 3-4 gün sürdülür. Kurban dayanamaz ve diğer 3'lüden birisine sorar: "Bu kim?, neden böyle davranıyorsunuz?" Cevap: "Senden önceki oda arkadaşımızdı, hayatını kaybetti. Senin onun yerini almanı sindiremiyoruz". Beşinci gün herkes yatıp ortalık karardıktan sonra fotoğraftaki kişi çıkagelir. Kurbanı sarsarak uyandırır ve der ki: "Kalk len, orası benim yatağım"...Kurban böğürerek ağlar, koşarak kaçar. Sonradan kurbanın gönlü alınır, titremesi geçirilir, arkadaş olunur.
Bu tarz şakalar anladığım kadarıyla Avrupa'da da yaygın ve yapılıyor. Ancak malzeme farklı tabi ki...Örneğin Milano bir moda kenti. Ne oluyor moda kenti olunca? etrafta defileler, alışverişe gelen kitleler, moda showları oluyor tabi ki ama bizim gibi insanların o moda showlarına ve vitrinlere erişimi pek yok. Ben Milan'ın moda şehri olduğunu en çok buraya bir ajansta tutunabilir miyim diye gelmiş zayıf ama uzun boylu, çoğu Doğu Avrupa kökenli kızları metroda görünce anlıyorum. Sayıları hiç azımsanmayacak kadar fazla, Allah yollarını açık etsin...Malzeme bu olunca şakalar da başka oluyor.
Bocconi Üniversitesi'nin yurtlarından gelecek sıradaki hikaye. Bocconi İtalya'nın en iyi "business" okulu. Monoco prensinden tutun, Armani'nin oğluna, DolceGabana'nın kızına, Pirelli'nin varisine kadar bir çok taşaklı arkadaşın yanısıra mankenlik camiasının ünlü isimlerini de mezun etmiş veya barındıran bir okul. Malzemenin zenginliğine bakın, kendisinin adı Nina Senicar. Bir Sırp güzeli ama Berlusconi'nin göçmen politikası sonucu İtalyan vatandaşlığı da almış. Kendisinin şakalara konu olduğu yıllar henüz ilk çekimlerini yaptığı, selebriti olmadığı, okuyup aynı zamanda yurtta kaldığı yıllar. Yurda arkadaşını ilk kez ziyarete giden Marco telefon açıp oda numarasını sorar ve duyduğu numaraya arkadaşının odasıymışçasına gider. Bu arada arkadaş da Nina'dan şaka yapmasını rica eder. Çocuk odaya gittiğinde Nina kapıyı iç çamaşırlarıyla açar. Bu şaka defalarca ve birçok kişiye yapılmış... Bi de bizim ODTÜ şakasına bak...Gerçi ikisi de ölüyü diriltiyor, inanmayan hemen alttaki videoyu izlesin.
Chiambretti Night sexy Nina Senicar si spoglia
Caricato da tvgratisnet. - Scalda l'ambiente con altri video sexy.
Giriş paragrafında da bahsettiğim gibi insanlar bazı durumlarda "Hadi canım, bu kadar da saflık olmaz" denilecek durumlarda bile çok garip şeylere çevrelerindeki herkes öyle söylediği için, herkes aynı şeyi telkin ettiği için kolaylıkla inanıyorlar. Mesela bir uç örnek vereyim biz zamanında bir arkadaşımızı boxer don giyince şap yalaması gerektiğine ikna etmiştik. Herkes aynı şeyi söyleyince, o söylenen şey doğru oluveriyor...İnanmazsan Hitler'e bak. Bir ulus peşinden gitmiş adamın.
Bu hadise aşağıdaki videoları izleyince aklıma geldi. Richard Dawkins'in İngiliz eğitim sisteminde din müfredatı da okutulan okulların bilimselliğe nasıl kapalı hale geldiklerini araştırdığı belgeseli. Bütün ana akım dinler belgeselin konusu ama benim dikkatimi en çok müslüman okuldaki çocuklar çekti. Bir konuda da sevinmedim diyemem, din anlamında anlatılanlar ve bilimi dinle açıklama konusunda İngiliz bebelerden hiç bir eksiğim kalmadan eğitilmişim. Çocuklar da aynı benim gibi suların hiç karışmama hadisesini, maymundan gelindiyse maymunun neden yok olmadığı argümanlarını duymuşlar. Bilimsel eğitim alsalar bile din eğitiminin özgür düşünme yetilerini nasıl etkilediği belgeselde çok açık görülebiliyor.
Belgeseli 4 bölüm halinde ekliyorum ama youtube açamayanlar belgeseli indirebilirler veya bir kısmını altyazılı olarak facebooktan görebilirler. Çok uzun da değil...
Şimdi burdan bizim cemaat okullarına da girsem mi acaba ama ne alakası var...
No comments:
Post a Comment