Obing, küçücük bir köy. Otelin restoran-barında ardı ardına biralarımı yudumluyorum. Etrafım Bavyeralı Almanlar’la dolu. Ahşap tavan, ahşap masalar, soluk bir ışık. Biraları getiriyor garson ardı ardına, ta ki “dur” diyene kadar. Asla “dur” demiyorsunuz. Bu küçük köyde yapacak hiç bir şey yok. Kendimi iyiden iyiye Rodion Romanovich Raskolnikov gibi hissetmeye başlıyorum. “Ben burada ne yapıyorum?” Hiç bir ortak noktam olmayan bu insanların ortasında. Daha çok bira, daha çok bunaltı. Kafamı kaldırıyorum, hızlıca gözlerini kaçıran yereller. Köye gelen ve dillerini konuşmayan yabancı. Tek kelime etmeden saatlerce oturuyor. Klise çanı akşam 7:45’de vurmaya başlıyor. Bunaldım, dışarıya çıkıyorum. Sis çok kuvvetli, ışıklar solgun… Klisenin hemen yanında 1. Ve 2. Dünya Savaşı’nda ölen Obingli’lerin mezarları. İç sesim “giremezsin” diyor. Bu kafamıza garip düşünceleri sokuşturan beynin hangi kısmı acaba? Kapıya yürüyorum, 2 metre kadar girip geri dönüyorum. “Gereksiz” diyerek korkaklığı rasyonelize ediyorum gibi ama gerçekten de gereksiz. Mezarlığın diğer ucu kaldığım yere gitmiyor. Düşünüyorum, cesetler Türk’e bir şey yapmaz. Birinci Dünya Savaşında müttefik, İkinci’de nötraldik. Ama İngiliz falan olsam yanından bile geçmem. İç ses kayboldu, otele dönüyorum. Daha fazla dayanamayacağım, odama gidip Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir zamanlar Anadolu’da”sını izleyeceğim. Küçük yerler sıkıntılı, özellikle kimseyi tanımayınca…Yarın gidiyorum. Meraklı insanlar asla kim olduğumu öğrenemeyecek. Hiç birisiyle konuşmadım. Bugün de kendimi daha çok tanıdığım o yalnız günlerden biri olarak kalacak. Yalnızlıkta insan kendisini her zamankinden daha çok tanıyor ne de olsa. Düşünmeden edemiyorum yaşam amacımı böyle zamanlarda. Paralel bir evrende, küçük tostçu dükkanının önünü sulayan mutlu esnaf olabilir miyim acaba? Velinimetimiz olan müşteri için beklemede olmasaydık, bunların hiç birisini düşünemeyecekk ve yazamayacaktım. Rastlantılar ve hayat. 3 gün bekledikten sonra bu köyde, bugün iş iptal oldu. Yarın eve dönüş. Elvada Obing insanları. Sizlere üzüleceğim.
Tuesday, March 13, 2012
Obing
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment