Son 4 günün üçünü SGK kurumda geçirdim ve hayata bakışım değişti. Ben daha karmaşık mevzular, Batı'da ve Türkiye'de personal space-kişisel alan mevzularında falan yazayım diyordum da boşverdim. Hani şu sen kredi kartıyla ödeme yaparken yanında duran adamdan bahsedecektim biraz. Bu tip, havaalanı polis kontrolünde çizginin ardında bekleyemediği için azar işiten adam aynı zamanda.
Ama SGK macerasında öğrendim ki bırak kendi vücudun etrafında bir alan talep etmeyi, vücudumuzun cinsel olmayan bölgeleri adeta kamu alanı olmuş. Ataşehir Kaymakamlığı'nın zemin katından 5. katına kadar 4000 kişi gelir testi kuyruğunda. Nüfus dairesi desek, çocuğunu düzgün bir okula yazdırabilmek için adres değiştirmeye çalışanlarla dolu. Bu insanların da bir çoğu üst üste alt alta. Kim kaybedecek bireyselliği, kişisel alanı da bu güruh bulacak?
Ertesi gün de Kadıköy SGK Merkezi'ne gittim. Mental olarak çok iyi bir hazırlık yapmış olmama rağmen oradaki insan sayısı ve tip varyasyonu şok etti. Sabahın köründe numaratörden 570. numarayı ancak alabildim ve binayı ertesi gün tekrar gelmek üzere terk ettiğimde saat 18:30 idi.
Tabi bunca saat zarfında sayısız dostluklar kurdum da kendimden sonra en çok acıdığım Erasmuslar oldu. O gariplerin de burada yaşayacakları zaman için SSK sigortası yaptırması gerekiyormuş ve binlerce insanla aynı gişelerde bekliyorlar. Okullar yanlarına tercüman vermemiş, SGK'da Türkçe bilen kısıtlı, İngilizce biliyorum diyenler bizim Sicilyalı bakkaldan beter konuşuyor. 3 tanesine yardım ettim ama bayası da telef oldu. Düşünsene Lüksemburglu öğrencinin memleketindeki toplam insan sayısı SGK binasının içindeki ve bahçesindekilerle aynı. ''Neden böyle kalabalık?'' diyorlar. Ya yemin ederim anlatamadım. Bak adama şunu demem gerekiyor: ''anayasal olarak sosyal devlet görünümünde olan mafya, işsizlerinden para kertebilmek için 7 milyon kişiye borç çıkartmış. Üstelik de bu insanlar gelir vergisi ve kdv dışında belki de dünyanın en çok vergi ödeyen vatandaşı'' Ben bunu Avrupalı adama nasıl çevireyim? Düşünsene bi İsviçreli, Alman, İsveçli falan bi gün uyanıyor ve devlet kendisine 1000lerce Euro kitleyivermiş ve halihazırda işsiz. Yemin ederim adamlara tercüme etmeye utandım.
Zaten ben bu elemanlarla konuşurken etrafımızda meraklı bi 300-400 kişi de iş makinasıymışızcasına toplanıp bizi dinliyor. Ulan madem hepiniz bu konuşulanı anlayacak kadar İnglizce biliyodunuz, yardım etseydiniz ya. Bu Erasmus tayfası gidince etrafıma tolandı millet. Herkes ülkeden öyle bıkmış ki ''sen bu kadar dil biliyon niye kalıyon'' demeye başladılar. Çoğuna demedim de bi tanesine: ''ben 7 sene yurt dışında kalıp yeni geldim'' dedim, adam: ''senin kafanı sikeyim'' dedi ve gitti. Şaşırdım ama iç sesim de aynı şeyi bütün gün söylediğinden hiç alınmadım. Sonra bi çocuk daha geldi. O da ''abi ben Almanya'ya gitmek istiyom, o kızlarla (Erasmuslar) beni tanıştır'' dedi. Dedim ki şuraya sığır getirsek hayvan stresten çiftleşme yetisini kaybeder, aklın hala çiftleşme yoluyla yurt dışına kapak atmakta''. Sonra başka avcı kıyafetli bi abi geldi, bu lafı duyunca ''Hepimiz sığırız, buraya sığır bağlasan durmaz'' diye bağırıp gitti. Tam bir freak show ortamı. SGK'dan o an Almanya'ya bir teleport kapısı açılsa, sanırım %99 10 saniyeden az düşünerek gidecek Almanya'ya. Ben çok yer gezdim, Libya'dan sonra yaşadığı yerden bu kadar az memnun başka bi topluluk görmedim.
Her neyse saat 18:30'da bana sıra geldi. Borç yazılan tarihte yurt dışında olduğumu gösteren belgeleri verdim. Ama bi kaç ülke olduğu için memurun kafa gitti. Şefini çağırdı. Zaten memurların kafa standart dışı bi durum oluşunca direk gider. Libya'dan niye belge getirmediğimi sordu şef. Libya'daki konsolosu şutladıklarını ve oradan hiç bi şey gelemeyeceğini anlattım. Sonra bana kaşeli ''sıra almadan girebilir'' kağıdı verip, ''Cuma gel'' dedi. Sanırım bugün gittiğimde bi şeyler çözüldü ama emin olmak mümkün değil.
Ben bu kadar mal bi iş, bu kadar verimsiz hayatlar dünyada görmedim arkadaş. Milet 3-4 gün bu borcu sildirmek için oradan oraya koşuyor. 2 sene önce Uganda'da 3 kişi kutlamıştık da doğum günümü, iç geçirmiştim memlekette olsak ne güzel kutlarız diye. İşte böyle kutlanıyormuş memlekette de. Ama Almanya'da kesin süper kutlanıyodur...
Ama SGK macerasında öğrendim ki bırak kendi vücudun etrafında bir alan talep etmeyi, vücudumuzun cinsel olmayan bölgeleri adeta kamu alanı olmuş. Ataşehir Kaymakamlığı'nın zemin katından 5. katına kadar 4000 kişi gelir testi kuyruğunda. Nüfus dairesi desek, çocuğunu düzgün bir okula yazdırabilmek için adres değiştirmeye çalışanlarla dolu. Bu insanların da bir çoğu üst üste alt alta. Kim kaybedecek bireyselliği, kişisel alanı da bu güruh bulacak?
Ertesi gün de Kadıköy SGK Merkezi'ne gittim. Mental olarak çok iyi bir hazırlık yapmış olmama rağmen oradaki insan sayısı ve tip varyasyonu şok etti. Sabahın köründe numaratörden 570. numarayı ancak alabildim ve binayı ertesi gün tekrar gelmek üzere terk ettiğimde saat 18:30 idi.
Tabi bunca saat zarfında sayısız dostluklar kurdum da kendimden sonra en çok acıdığım Erasmuslar oldu. O gariplerin de burada yaşayacakları zaman için SSK sigortası yaptırması gerekiyormuş ve binlerce insanla aynı gişelerde bekliyorlar. Okullar yanlarına tercüman vermemiş, SGK'da Türkçe bilen kısıtlı, İngilizce biliyorum diyenler bizim Sicilyalı bakkaldan beter konuşuyor. 3 tanesine yardım ettim ama bayası da telef oldu. Düşünsene Lüksemburglu öğrencinin memleketindeki toplam insan sayısı SGK binasının içindeki ve bahçesindekilerle aynı. ''Neden böyle kalabalık?'' diyorlar. Ya yemin ederim anlatamadım. Bak adama şunu demem gerekiyor: ''anayasal olarak sosyal devlet görünümünde olan mafya, işsizlerinden para kertebilmek için 7 milyon kişiye borç çıkartmış. Üstelik de bu insanlar gelir vergisi ve kdv dışında belki de dünyanın en çok vergi ödeyen vatandaşı'' Ben bunu Avrupalı adama nasıl çevireyim? Düşünsene bi İsviçreli, Alman, İsveçli falan bi gün uyanıyor ve devlet kendisine 1000lerce Euro kitleyivermiş ve halihazırda işsiz. Yemin ederim adamlara tercüme etmeye utandım.
Zaten ben bu elemanlarla konuşurken etrafımızda meraklı bi 300-400 kişi de iş makinasıymışızcasına toplanıp bizi dinliyor. Ulan madem hepiniz bu konuşulanı anlayacak kadar İnglizce biliyodunuz, yardım etseydiniz ya. Bu Erasmus tayfası gidince etrafıma tolandı millet. Herkes ülkeden öyle bıkmış ki ''sen bu kadar dil biliyon niye kalıyon'' demeye başladılar. Çoğuna demedim de bi tanesine: ''ben 7 sene yurt dışında kalıp yeni geldim'' dedim, adam: ''senin kafanı sikeyim'' dedi ve gitti. Şaşırdım ama iç sesim de aynı şeyi bütün gün söylediğinden hiç alınmadım. Sonra bi çocuk daha geldi. O da ''abi ben Almanya'ya gitmek istiyom, o kızlarla (Erasmuslar) beni tanıştır'' dedi. Dedim ki şuraya sığır getirsek hayvan stresten çiftleşme yetisini kaybeder, aklın hala çiftleşme yoluyla yurt dışına kapak atmakta''. Sonra başka avcı kıyafetli bi abi geldi, bu lafı duyunca ''Hepimiz sığırız, buraya sığır bağlasan durmaz'' diye bağırıp gitti. Tam bir freak show ortamı. SGK'dan o an Almanya'ya bir teleport kapısı açılsa, sanırım %99 10 saniyeden az düşünerek gidecek Almanya'ya. Ben çok yer gezdim, Libya'dan sonra yaşadığı yerden bu kadar az memnun başka bi topluluk görmedim.
Her neyse saat 18:30'da bana sıra geldi. Borç yazılan tarihte yurt dışında olduğumu gösteren belgeleri verdim. Ama bi kaç ülke olduğu için memurun kafa gitti. Şefini çağırdı. Zaten memurların kafa standart dışı bi durum oluşunca direk gider. Libya'dan niye belge getirmediğimi sordu şef. Libya'daki konsolosu şutladıklarını ve oradan hiç bi şey gelemeyeceğini anlattım. Sonra bana kaşeli ''sıra almadan girebilir'' kağıdı verip, ''Cuma gel'' dedi. Sanırım bugün gittiğimde bi şeyler çözüldü ama emin olmak mümkün değil.
Ben bu kadar mal bi iş, bu kadar verimsiz hayatlar dünyada görmedim arkadaş. Milet 3-4 gün bu borcu sildirmek için oradan oraya koşuyor. 2 sene önce Uganda'da 3 kişi kutlamıştık da doğum günümü, iç geçirmiştim memlekette olsak ne güzel kutlarız diye. İşte böyle kutlanıyormuş memlekette de. Ama Almanya'da kesin süper kutlanıyodur...
No comments:
Post a Comment