Saturday, November 6, 2010

Once Brothers-Kardeş Gibiydiler

Former NJ Nets Star Drazen PetrovicImage by NBANets via FlickrÜniversite yıllarında sabaha kadar ayakta kalıp veya saat kurup, uyanıp maç izlediğim zamanlar oldu. 3-4 yıldır bu olayın hayatımdan çıktığını farkettim, çok da boşluğunu hissetmiyorum açıkçası. Daha eski yılları da hatırlıyorum, belki ilkokul-belki öncesi, üzerinde "Lakers" yazan bir eşofman. Pazar günleri de NBA "top10" programı. Hangi yıllar olduğunu hatırlamıyorum ama oyunu sevmeme rağmen dışarıda oynamaya çalışınca hareketlerimin televizyondakilerin yanından bile geçemediğini hatırlıyorum. Sanırım sebebi basketbolun fiziksel ve zihinsel olarak komplikasyonundan ileri gelmekteydi. Topu ağır bi kere, hele de yağmur yerse o top tam bir mutsuzluk kaynağı olurdu adamın başına. Atış tekniği de kas yoksunluğundan mütevellit fırlatma şeklinde cereyan eder, istenilen sonuç alınamazdı. Aynı şekilde boy kısa, zıplama yetisi gelişmemiş bir birey...Hele de etrafta futbola dönmeye meyilli, isteksiz arkadaşlar varsa hemen ayak topuna geçilirdi. Allaha şükür fiziksel gelişim tamamlandıkça basketbol da oynanabilir bir spor halini aldı. Yeri geldi her gün oynadık... Kronolojik sırayı kaçırıyor olabilirim, şimdi bakınca hepsi geçmiş zaman ama bu oyunu oynamaya çıktığımızda bazı isimler söylerdik fakat adamlar yolda yanımızdan geçse tanımazdık aslında...İstisnalar vardı. Jordan'ı bilirdik, onu çok gösterirdi kamera; gözlüğünden dolayı Kareem Abdul Jabbar'ı bilirdik-ki kendisi o yıllarda Bağ-kur veya Emekli Sandığı'nın sağladığı gözlüklerle oynardı. Geri kalan isimler tamamen kolpalamaca. Yalnız bir isimden çok bahsedildiğini bilirim, herhalde ya TV'den ya da abilerden duyduk; Drazen Petrovic... Yeri geldiğinde, bizim de Drazen olmuşluğumuz vardı, oradan aşinayız.

Kendisi NBA'de yıldız olmuş ilk Avrupalı, yetenekli ve işkolik sayılabilecek kadar çalışkan. Efsane Yugoslavya milli takımından Vilad Divac'in da takım arkadaşı. Aşağıdaki belgeselde her taddan duygular mevcut. Aralarından su sızmayan iki arkadaş, sonrasında Yugoslavya'nın parçalanması sürecinde birbirinden uzaklaşan iki farklı milletin çocukları. Yollarını sonsuza dek ayıran trajik bir kaza. (Gereksiz ama kazada arabada bulunanlardan birisi de Türk). Belgeselin başında ne kadar gülerseniz, sonunda o kadar ağlarsınız, uyarıyorum.

Kodumunun savaşları, ne pis işler. Yazınki şampiyonanın Yunanistan maçını, Yunan bir çocukla izlemiştik, o zaman da düşünmüştüm aynı teraneyi dedesi Yunanlılara karşı verdiği mücadeleden dolayı cesaret madalyası alan bir genç olarak...Ama böylesi en pisi sanırım, iç savaş. Aynı milli formayı giyen adamlar muhabbet etmeye korkar olmuşlar. İnsanın ağlayası geliyor. İşte o başyapıt "once brothers":



part-2
part-3
part-4
part-5
part-6
part-7
part-8

Hikayenin savaş kısmına pek değinilmemiş ama aynı coğrafyanın acılarını daha gerçekçi görmek isteyenlere Srebrenica Massacre belgeselini tavsiye ederim. Hani şu devamlı Avrupa'nın göbeğinde, UN'in burnunun dibinde denilen. Link sadece part-1, oradan yolunuzu bulunuz.
Enhanced by Zemanta

No comments: