Sunday, November 21, 2010
Rock Italiano
İtalya'ya ilk adım attığım zamanlarda dillerini ve kültürlerini de öğrenmemize yardımcı olur, hem de entegrasyonumuza da faydası dokunur diye etraftaki insanlara İtalyan Rock gruplarını sormuştum. Herkes Vasco Rossi ve Ligabue gruplarını tavsiye etmişti. Hemen bu iki grubun albümlerini edinmiştim. Dinlemeye başladığımda açıkçası fazlaca hayal kırıklığına uğradım. Aslında düşünüce abiler en az 20-30 yıldır bu işi yapan, artık yaşlı sayılabilecek isimler. Bütün şarkıları dinlendiğinde aradan iyileri de çıkıyor ama bütün ulusun üzerlerine söz birliği yapabileceği kadar iyiler mi bilmiyorum. Ama her ikisi de imaj olarak tamam. Deri montlar, alkol ve uyuşturucu tedavileri, uzun saçlar, buğulu sesler... Yine de bana fazla sıradan geldi sanırım. Ancak şunu da söylemeliyim ki bu gruplar yılda birer kez San Siro Stadyumu'nda konser veriyorlar ve her sene 100 bine yakın bir kitleye aralıksız 20 yıldır çalmakta bir zorluk çekmiyorlar. Benim göremediğim bir şey olabilir. Bir de tabi nüfus bizdeki gibi genç değil. Yani her hafta bir rock grubu çıkaracak kadar dinamik değil camia. Gençler de artık Lady Gaga ile fazlasıyla kafayı bozmuş durumdalar. Belki bu nedenle olanla yetinmek durumunda kalıyorlardır. Şimdi bu adamların birer şarkılarına kulak verelim:
Sonrasında aramaya devam ettim zira sanata bu kadar değer veren ve yaratıcılığın önemsendiği bu coğrafyadan daha iyisi çıkmalıydı. Sonuçta bir ulus operayla kafayı bozup, diğer müzik dallarını silmiş olamazdı. Bir gün İtalyan bir arkadaşımız eve ziyarete geldiğinde bizi Le Vibrazioni grubuyla tanıştırdı. Bu yeni jenerasyon, diğerleri gibi baba değiller daha. Ancak pop-rock alanında bence çok başarılılar, sizlere de tavsiye ederim. Şarkılarını İtalyanca icra etmekteler ve konserlerinde de gayet başarılılar, kitleyi coşturuyorlar. Buraya bir şarkılarını koyacağım. Klip Naviglio denen mekandan. Teşbihte hata olmaz- Milano'nun İstiklal Caddesi diyebiliriz. Bakalım:
Diğer kliplerine de şu youtube kanalından ulaşılabilir...
Bir diğer Milan grubu da Blonde Redhead... Bazıları ne alaka diyecektir, ki ben de ilk duyduğumda şaşırdım zira kendilerini henüz buraya gelmeden Amerikan olarak tanımıştım. Aslında da öyle ama bu 3 kişilik grubun iki has elemanı olan Simone ve Amedeo Pace ikizleri Milano'lu. He bir de enteresan bir sese sahip Japon vokalleri (Kazu Makino) var. Çok hoş bir alternatif müzik. Bunu da dinlemeyen kalmasın:
Yolculuğumuza devam edelim ve metal camiasına geçelim. Metal camiasının binbir çeşit etiketinden kendilerine melodic death metali seçmiş olan Disarmonia Mundi grubu Torino'lu... Alanında gerçekten başarılı, özellikle Soilwork vokalini bünyelerine dahil ettikten sonra iyi bir çıkış yakalamışlar. Müziklerini İngilizce icra eden bu grup, insanı coşturup, güne iyi bir başlangıç yaptırabilir.
Bunların dışında da etrafta dolanan bir çok rock-metal grubu var ama bu camiada öne çıkmak, devamlılık sağlamak zor. Bütün underground grupları da burada sergileyemem işin aslı. Tam olarak bir ün sağlayamasa da Malcondita da yerel kahraman olarak fena değil gibi:
Son olarak da İtalya'daki ününden sonra Amerika'nın yolunu tutan Lacuna Coil grubu bu blogda yer bulacak. Bunları da son zamanlarda oldukça fazla dinliyorum ama taş gibi vokalleri Cristina Scabbia nedeniyle kliplerini izlemek çok daha güzel:
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
2 comments:
Yine başarılı bir analiz olmuş Ovgutto. Ben de Vasco Rossi ve Ligabue konusunda senle aynı şeyleri düşünüyorum!! Bu aralar yeniden çıkan yaşlı bir grupları daha var, i Pooh, "Dove comincia il sole" şarkıları fena değil..
Lacuna Coil & Cristina Scabbia diyorum :-)
Post a Comment