Saturday, July 9, 2016

YENİDEN İTALYA-1

Bayram tatilini İtalya'da geçirdim. İtalya öyküsünü birkaç bölüm halinde yazmak niyetindeyim. Orada gözlem yeteneğim diğer yerlerden daha yüksek, Türk insanını 10 anlıyorsam, İtalyan'ı da 4-5 anlayabiliyorum. Aralarında yıllarca yaşadık, kanırta kanırta da olsa dillerini öğrendik. Hele de buna çok güzel enternasyonal ortamda geçen 2 yıllık yüksek lisansı da ekleyince tadından yenmez hatıralar bıraktı bizde. Dolayısıyla çok hikaye çıkıyor.

Şimdi ilk gittiğimdeki blog yazımı tekrar okudum da oldukça heyecanlı, meraklı gitmişim o zamanlar. Ayrıca blogumun da ilk yazısı olması açısından da önemlidir benim için.

Sözü uzatmayalım. Biz üniversiteyi bitirirken hep sınavlara beraber çalıştığımız bir arkadaşım vardı. Adı gizli kalsın diye ona A K (33) diyeceğim. Okul biterken yurt dışında okuma hevesi sarmıştı bizi. Beraber başvuruları yaptık. Çok kişinin ''o iş olmaz'' dediği zamanlardı. Böyle şeylerle inadına uğraşmayı çok seviyorum çünkü genelde oluyorlar. Derken valizleri topladık, uçağa atlayıp gittik İtalya'ya. Bu benim ilk uçağa binişim ve ilk yurt dışına çıkışımdı. Ama tamamen habersiz de değildim. Gerek Sultan Ahmet Hostelleri gerekse couchsurfing tecrübelerim ben gitmesem de gavuru bana getirmişti.  Yıne de A K (33) ile hayatın bize ne getireceği konusunda bir fikrimiz yoktu, hala da en ufak bir fikrim olduğunu düşünmüyorum.

İşte bu A.K (33), ben 2010 senesinde ayrılırken Norveç'e, kaldı İtalya'da. O yıllarda İtalya'da kalmak da kriz nedeniyle ateşten gömlek. Her neyse, geçen cumartesi A.K. (33)'ün düğünü vardı. Milano yakınlarında bir çiftliğe gittik. 5-6 senedir göremediğim onlarca güzel insanı yeniden gördüm. Bazıları ile İtalya'dan bazıları ile Türkiye'den tanışığız.

İtalya'ya bu sefer indiğimizde heyecandan çok özlem vardı. Ne yapacağımızı, kime nasıl davranacağımızı, neyi nerde bulacağımızı gayet iyi biliyorduk. Biraz zaman alsa da İtalyanca da sağolsun kısa sürede geri geldi. Hele o ilk ''gerçekten Türk müsün?'' sorusunu öyle özlemişim ki. Lan bana arada İstanbul'da hayrına ''seni İspanyol sandım, seni İtalyan sandım'' falan deyin. Hatta bunu etrafınızdakilere iltifat olarak söyleyin. Türkler olarak buna bayılıyoruz. Malüm tur zamanı, her yerde Türkleri görüyoruz, yan yana oturuyoruz. Masalarda hep bu mevzu. ''Hoca beni Alman'a benzettiler, seni neye benzettiler?'' tur masalarının değişmez sohbeti. Bir de başka ülkeye benzetilmeyenlerin köşede sessiz duruşu ve onlarla alay edilmesi ''zuhaha bunu Türk sandılar''. Ulan zaten sen de Türksün.

Türkiye'de Ramazan'dan gittiğimiz için orada da ilk anlarda biraz tedirgin olduk. Herkes yiyor içiyor dayak yok. Sonra asansördeyken bir rahibe bindi. Bu kadın ömür boyu oruçlu, evlenme yok, seks yok, bakirelik yemini etmiş. Ona top hiç patlamıyor. O an düşündüm bu papaz-rahibe vb çiftlere dalmıyo mu acaba? Yani kadim Anadolu insanı rahip çıkarsa oruç tutmayıp evlenenlerin ağzını yüzünü kırardı bence. Sonuçta hakkıdır, sen niye oruçlu adamın önünde evli evli, çift çift dolaşıyosun ki? Oldukça tırstım rahibeden.

Ertesi gün düğün yerine gittik. Düğünün önemli simalarından birisi Fransız dostumuz Romain. Biz okurken bir Fransız grubu vardı okulda. Sadece kendi aralarında takılırlardı. Bu Romain oradan kopup bizim içimize düştü. Buna ''Hacı sen hiç Fransız'a benzemiyosun'' diye diye milli bilincini köreltip arkadaşımız yapmıştık. O günden beri ne zaman bir düğün-sünnet olsa Romain oradadır. Bizim düğünde de rakı içip çılgın çiftetelli oynamıştı. Bu sefer de halay yoksunluğu yaşadı. Halay çalınca ondan mutlusu yoktu.

Bir diğer önemli simamız Salvatore ise bir sene erasmus ile gelmişti. AK (33), Salvatore ve ben bitirme projemizi beraber yapmıştık. Aslen Sicilyalı olup Belçika'ya göçmüş bir dünyalı. Tanıştığımızda Türkçe küfürler, sayılar ve selamlama kelimelerine zaten hakimdi. Şimdi de şehrinde fen işleri müdürü olmuş. ''Yiyor ama çalışıyor'' tekniğini kendisine aşıladım. Yolu açık olsun. Proje sırasında da kendisine ''sabunlama'' tekniğini yine biz aşılamıştık. Bu sayede kariyer basamaklarını hızlıca tırmandı. ''Diversity'' bu işte zaten, başka kültürlerin iş yapışlarını da öğrenip bir bünyede toplayabilirsen iyisin. Sonuçta bugün Belçika'da Türk gibi proje sabunlamayı bilen kaç adam var? Salvatore bu know-how'la çok hızlı yol aldığı için bizi hep sevmiştir. Bir tane de Vietnam'lı var, o da müdür ve onunla da proje yapmıştık. Bu da mı tesadüf? He, sizden şimdi eleştirel okuma yapanlar çıkar ve sorar: ''Paşam sen niye müdür değilsin o zaman?'' Çünkü İsrail, çünkü Rusya ve özellikle Almanya. O Almanlar'ın bana bakışından seziyorum hep bunları. Hep bir kıskanma...

Bir de güzeller güzeli arkadaşımız R.C var. Bu arkadaşımız da Fransız ve mezuniyetten sonra sanat sepet işlerine girdi. Biz böyle kariyer bilmediğimizden kıza hep ''Bırak bu işleri, derslerine bak'' dedik. Meğer oluyormuş Avrupa'da. Şu an kendisi ünlü bir müzikalci. Roman Polanski ile bir projeden yüzünün akıyla çıktıktan sonra şimdi de Ewan McGregor ile bir film çekiyor. İleriye yatırım amaçlı yapıştırdım selfie'yi. ''Biliyorsun ben sana hep güvenmiştim'' dedim durdum. Lan Hollywood starlığına aday kaç tanıdığımız var ki.

Bir de bizim çocuklar var. Şimdi yazmasam hep gavurları yazmışın diye trip atarlar, yazsam ''abi beni niye böyle anlattın'' derler. Bunların bi tanesi acayip homesick idi. Şimdi baktım iyice palazlanmış orada, üniversitede hoca olmuş. Bir öteki var, tam bir geek'di. Start-up'ını yüksek mebladan okutmuş. Bi tane sarhoş olup taşkınlık yapan vardı, o da alkolikler diyarı İsveç'e taşınmış, gönlüne göre vermiş Rabbim. Bi tanesi de İsviçre'ye göçmüştü. Orada yaşlıların ve negatif faizli bankacılığın gölgesinde içi çürümüş. O da feci halaya susamış. Alakasız müzikte halay çekmeye kalktı. Buffon tipi traşla İtalyan kamuflajına bürünen olmuş bir tane...vb. Bu kadarla bırakıyorum, biliyosunuz bu Avrupa Birliği'nde kişisel bilgiler mevzusu çok sıkıntılı. Birisi hakkında atıp tutarken insan tedirgin oluyor. Dilerim bir dahaki görüşmelerimiz daha sık olur. Globally düğüncüyüz artık.

Halay da eğitim yönünden hayatımda gördüğüm en elit grup olabilir. NASA misyonuyla uzaya yollasak, orada koloni kurarlar. Halay başı phd bir kere. Ortalama da master'dan aşağı düşmez, bir sürü milletten adam-kadın uzmanlar var. Vur davula Houston, we have a problem.

Bir sonraki sefere Liguria'da yaptığım tatili yazacağım. Santa Margharita, Portofino, Cinque Terre falan.

Selametle...





No comments: