Friday, March 27, 2020

KORONA GÜNLÜKLERİ-3

27-Mart-2020
KANGURUYA SOR
Sağda-solda, face’ci büyüklerimde, tweet’çi dostlarımda, insta’cı kardeşlerimde bir kıyamet gerginliği görüyorum. Vay efendim bunca yıl içerisinde bu yıllara denk gelinmişmiş, ağlamalar sızlamalar… Bir duralım ya, sakin olalım.  Biz bu yüzyılın insanları iyi yedik içtik, hem de baya sağlam yedik içtik bence. Bütün çileyi biz çekmişiz gibi yapıp, koyuvermeyelim kendimizi. Daha hesap bile gelmeden tuvalete kaçmalar, dar kotun cebine el girmiyor numarası çekip fakir edebiyatı yapmalar…Gerek yok. Yedik, içtik, eğlendik. Hesabı ödeyeceğiz. Yalnız ayık da olmak lazım; senin benim milyar katımız yiyip aynı hesabı ödemek isteyen de var masada, o kadar yiyip kendi hesabını sana kaktırmaya çalışan da var ama senin kadar yemeyen de var. Hatta dikkatli bakarsan restorana giremeyenler de var camın dışında ve bir de restoranın sahipleri var.
İnsanlık tarihinin başından beri herhalde İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşayanlar olarak en güzel yılları yaşadık her şeye rağmen. Aslanlara yem olan avcı-toplayıcı ataları, vebaya neyin sebep olduğunu anlayamayan çaresizliği, kıtlığı, susuzluğu ve hatta genç Cumhuriyet’teki bebek ölümlerini bile görmedik biz. Hemen bu bağırış çağırış nedir? Çatlayana kadar yemekten, her sene bir önceki seneden daha da fazla yemekten, başkasını düşünmeden yemekten ve belki de kendimizi bile düşünemeden tüketmekten bu hale düşmeyi başarmış örnekleriz. Yokluğun bedelinden çok bolluğun bedelini ödediğimizi siz de düşünüyor musunuz bazen? Yoksa bu benim evde kalma halüsinasyonum mu?
Geçen yıl balta girmemiş Amazon ormanlarına iş makinaları girdi. Tarihinin en büyük yangınları oldu endüstriyel tarım ve hayvancılık arazileri açılabilmesi için. Dikkatimizi bile çekmemiştir ama sırf biz yiyebilelim diye oldu bu. Sonra Avustralya’da ardı arkası bitmez yangınlar duyduk. 150 türün yer yüzünden silindiği düşünülüyor Avustralya’da bu yangınlarda. Sonra Antarktika ve Kuzey Kutbu tarihinin en yüksek sıcaklıklarını yaşadı ve buzullarda dev kopmalar oldu. Çekirge sürüleri sapıttı, Afrika’dan Asya’ya geçti. Baya iyi, o ara insanlık olarak hala kredi çekip yiyorduk. Yahu kardeşim, tamam hiç bir şeyden aymıyoruz da  SARS-MERS peydah olunca niye hiç dönüp bakamadık? Herhalde ekmeğimizin peşindeydik. 
Şimdi bir anda kıyamet kopmuş gibi davranıp, kötü talihten dem vuruyoruz. Çünkü bu sefer virüs kapımıza geldi. Hayret, bizi de etkileyen belalar varmış. Oysa biz sadece yiyiyciydik, fatura hep başkasına veya gelecek nesillere giderdi, Allah Allah bu sefer bize geldi. Bir terslik olmalı, bize açık büfe denmişti. Mal mal sağa sola bakındık, gelmez ya grip alt tarafı dedik, geldi işte. İşin kötüsü de baya yüklü geldi yani hesap. 
İyi haberi söyleyeyim, her şeye rağmen insanlık tarihi düşünüldüğünde hesabın yine de çok makul kesildiğini düşünüyorum. En azından bizi neyin hasta ettiğini, nasıl etkilediğini bilebiliyoruz. Tıbbi görüntüleme cihazları, solunum makinaları ve hatta elektriğin hayatımıza dahil oluş zamanları düşünüldüğünde baya iyi durumumuz, çok kötü zamanlar deme lüksümüz olduğunu düşünmüyorum. 
İnsanın bu devamlı yiyip içme hastalığı ve arsız saldırganlığıyla sebep olduğu iklim değişikliğinden kurtulması için önerilere, hep maliyet çokluğu ve talepkar davranış değişikliği bahanesiyle olmaz diyenler bugün kaçacak yer bulamıyorlar. İşte hesap geldi herkesin önüne, pamuk eller cebe. Sadece ABD ve Almanya, 2 trilyon Dolara yakın paket açıkladılar. Buna diğer ülkelerin de yapmak zorunda kaldıklarını ve artçıl masrafları da yazmanızı rica edeceğim garson bey. Dünyanın toplam yıllık GDP’si 80-90 trilyon Dolar civarında olduğuna göre, maliyetin büyüklüğünü kavrayabiliyor muyuz? Hani para yoktu bilader? 
Umarım bu hesap herkese ders olur, bu musibet geçip gidince evlere kapandığımız bu günleri unutup yine deli gibi yiyip içmeye koşturmayız. Bir sonraki hesabın ne geleceğini bilemiyoruz çünkü. Ödeyemeyiz, mahçup olmayalım.
Kıyamet mi geliyor diyenlere de söyleyin, belki de geldi de sen farketmedin. Avustralya ormanında yanan kanguruya sor onu, hasta olup yatana sor. 


No comments: