Sunday, March 22, 2020

KORONA GÜNLÜKLERİ-1

23 Mart 2020

AFRİKA’YA HOŞGELDİNİZ

Böyle zamanlarda not tutmak lazım, bu zamanlar tarih olduğunda dönüp bakacağımız notlarımız olmalı. Hafiza nankördür, zaman geçince her şeyi başka hatırlarız. Hatta çok değil, 2 hafta sonra bile bu gününüzü net hatırlayamayabilirsiniz. Umarım herkes sağlıkla kalır, beraber yazar ve okuruz. Bu süreçte not tutacağım.
Korona’yı İtalya’yla kişisel bağlantılarım nedeniyle Şubat’ta takip etmeye başladım. O vakitler virüsün Türkiye’ye de bir zaman sonra geleceğinden emindim ama etraftan daha kaygılı olmak bir süre sonra size deli muamelesi yapılmasına neden oluyor. Bu nedenle çok konuşamadım. Mart ayı gelmeden dezenfektan, tuvalet kağıdı gibi malzemeleri kenara koymuştum. Çünkü bunların tüketilmesi de aynı aşamalarla gerçekleşiyordu dünyanın her yerinde. Ayrıca ayakkabıyı dışarıda çıkarma, el yıkama, uzaktan selamlaşma gibi basit protokolleri uygulamaya başlayıp, kalabalık yerlerden el-ayak çekmeye başlamıştım bile. 
Bu virus işine Afrika günlerinden biraz aşinayım. Özellikle sıtma illeti orada çalışırken beni çok tedirgin etmişti. Namussuz bir sivrisineğin ısırması kadar yakın olan bu tehlike içerisinde çalışırken, yine bu günlerdekine benzer tedirginliklerim vardı. Aylarca sıtma kitim çantamda dolaştım, semptomları kolladım. Demişlerdi ki en çok izinlerinizde dikkatli olun. Gittiğiniz ülkelerde doktorlara veya sizi hastaneye götüreceklere Afrika’dan geldiğinizi söylemezseniz, grip tedavisi uygularlar. Yurtdışı hikayenizi hemen bildirin. Şu an hepimize ne kadar da tanıdık…
Sıtma, Ebola, AIDS hepsi Afrika’nın dertleriyken dünyanın gerisinde hayat sorunsuz sürmekteydi adeta. Ki bunların üzerine altyapısızlık, fakirlik ve açlık da eklediğinde tablo iyice ağırlaşmaktaydı. Ama uçağa binip Kara Kıta’dan ayrıldığınızda, uçağınız Avrupa’ya ve hatta Türkiye’ye indiğinde bambaşka bir dünyada bulurdunuz kendinizi. En azından sabahın erken saatlerinde kafasının üzerinde su taşıyan küçük çocuklar görmezdiniz etrafta. 
Afrika’yı bilen birisi için sahip olduklarımızın kıymetini kavramak daha kolay olabiliyor, orayı hiç görmemiş birisi içinse yaşadığı lüks adeta norm. 
Sıtmadan kaçmak için en sıcak Afrika gecelerinde bile uzun kollu ve uzun paçalı giyinirsiniz. Mümkün olduğunca güneş batınca çıkmaz, ortam sıcaklığını 20 derecenin üzerinde tutmak için klimayı kapatmazsınız. Ama ya işiniz Afrika’da gece vardiyasındaysa? 
Tedaviye başlamak için fazla vaktiniz olmadığından, hep vücudunuzu dinlersiniz. Bazen yok yere ateşiniz varmış gibi gelebilir. Şimdi bütün dünya bu hale geldi değil mi? Aman Allah’ım, yoksa öksürdüm mü?
Her ulus kendi Afrika’sını yaşamakla test ediliyor bu günlerde veya edilecek. Virüs altyapıların yetersizliğini, toplumsal eşitsizlikleri göstermeye başladı bile. Önümüzdeki günlerde kaçınılmaz olarak sayılar artacak. Batı dünyası Afrika’yı belki hiç görmediği uzak bir kıta olarak gözlerden ırak tuttu ama Korona Afrika’yı adeta bize getirdi. Tüm dünyaya sesleniyorum: Afrika’ya hoşgeldiniz.

* In 2017, it was estimated that 435 000 deaths due to malaria had occurred globally, of which 403 000 deaths (approximately 93%) were in the WHO African Region.

No comments: